Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Yoksulluğu tartışmalı mıyız? Immanuel Wallerstein * Washington Konsensüsü 15-20 senedir (1975-1995) hakim olduğu dünya-sistemdeki söylemde –bu sürede hızla yükselse de- yoksulluk kelimesini bir tabu haline getirmişti. Bize tek sorunun ekonomik büyüme olduğu ve ekonomik büyümeye giden yolun da “Pazar”ın herhangi bir “devletçi” müdahale yapılmaksızın serbestleştirilmesi olduğu söylendi. (Tabii ki IMF ve ABD hazinesinin müdahaleleri buna dahil değil.) Büyük Britanyalı Bayan Thatcher “Başka alternatif yok” sloganı ile devletlerin; yani Birleşik Devletler’in ve sanırım Birleşik Krallık’ın dışındaki devletlerin, başka alternatifi olmadığını vurguluyordu. Küresel güneyin cahil ülkeleri kendi yazgılarını kontrol etme yönündeki saf emellerinden vazgeçmek zorunda kaldılar. Öyleyse (ne zaman olduğu belirsiz) bir gün büyüme ile ödüllendirilmeleri gerekiyordu. Böyle olmadıysa yoksulluğa mahkum edilmişler demektir. Washington Konsensüsü’nün zafer günleri çoktan geride kaldı. Çoğu kişi için kür
Resim
Bagavad Gita; Yeni yüzyıl eski tarih Ahmet Özcan 19 Aralık 2010 Pazar Haber10   kötürüm bir yel eser ıraklardan çağlar alınyazımı tartışır karanlığı tırmalar karanlık bilgeler evren bir savaş alanıdır aşkı eline dolayan bir dize yürür üstüme bir kent mecnunu keser yollarımı leylayı sorar … leyla bir özge can mıdır can içinde can mıdır…” İlhami Çiçek Doğu bilgeliğinin ünlü Bagavad Gita destanı, eski Hindistan’da krallığı paylaşamayan iki akraba hanedan arasında geçen büyük savaşı anlatır. Rivayete göre tarihin bu ilk dünya savaşında değerli komutanlar önderliğindeki iki ordu karşı karşıya gelir. Hintçe ‘Kutlu ezgi’ veya ‘Tanrının şarkısı’ manasına gelen Bagavad Gita tam bu noktada başlar. Savaş başlamak üzereyken ordulardan birinin başındaki ünlü komutan Arjuna , arabacısı Krişna’ya savaş arabasını iki ordunun ortasında bir yerde durdurmasını söyler. Ve savaş alanını uzun uzun sessizce seyreder. Gördüğü manzara karşısında titrer, savaşın anlamsızlığını düşünür. Bir
Şii Kıyamet Cemiyeti: HÜCCETİYE Kerim Balcı;  Aksiyon/ Sayı: 602 / Tarih : 19-06-2006 İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, dünyada zulüm ve savaşı yayarak Kayıp İmam'ın geri dönmesini sağlamaya çalışan Hüccetiye üyesi mi? Humeyni ve Hatemi'yi korkutan örgütün hikâyesi ve inançları neler? İsrail sorgu subayı Avraham Sela* karşısında duran adama acımayla karışık bir nefretle baktı. Bu adam Aksa Camii'ni havaya uçurma girişimiyle iki bin yıl sonra gerçekleşmiş İsrail rüyasını bozmaya kalkışmıştı. Herkes, ama herkes biliyordu ki Aksa havaya uçurulursa bir milyarlık Müslüman dünyası İsrail'in başına üşüşecekti. İsrail'in elinde nükleer silahları olabilirdi. Ama bu silahların kullanılması bile topyekûn yok oluş anlamına geliyordu zaten. -"Bunu anlamıyor musun?" diye hırpaladı adamı Sela; "İsrail'in başına üşüşeceklerini, elimizde olan tek vatanı kaybedeceğimizi anlamıyor musun?" -"Tam da bunu sağlamaya çalışıyordum." dedi adam,
Murad Aydoğdu    İKİ SURE KAFİRUN KUREYŞ VE UYUM Kafirun suresindeki direniş ve tevhidi öz, kuru bir karşı çıkış, toplumsal yapıyı kökten yıkacak bir anarşizm değil, Kureyş suresi ile o’nu insani boyutuna çekecek bir nizam’dan Bahseder. Ali Şeraitinin “Öze Dönüş” yaklaşımı Elçinin davetinde de için de geçerlidir. İbrahimi, Hanifi bir kökene dayanır. “De ki: -Ben, peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size neler yapılacak bilmiyorum. Ben, ancak bana vahyedilene tabi oluyorum. Ben, apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim.” 46 Ahkaf 9 DİNAMİK VE TAHLİLE DAYALI SİYASETİMİZİN İLKELERİ Siyasetin ilkelerinde, yıkılması gereken Vesayet, Müdahane ve Temsil olmak üzere üçlü önkoşul vardır. Bunlardan bir tanesi bile mevcut ise o siyaset bize yük olur. Vesayet yukarıdan aşağıya otorite, müdahane ise aşağıdan yukarıya itaat kültürü oluşturur. Açık ve sahih bir İslami söylemde bulunamıyorsanız, temsil koşulunu da kaybetmişsiniz demektir. Önderlerin açık ve sahih söylemleri olm
BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN! KAPİTALİZM VE KÜRESELLEŞME KARŞITI HAREKETLERİN ŞEMSİYE ÖRGÜTÜ: DÜNYA SOSYAL FORUMU İslam ÖZKAN Tarihin belirli kırılma noktaları vardır. Bu kırılma noktalarında bir takım toplumsal hareketler o kadar güçlü bir şekilde ortaya çıkarlar ki, o ana kadar varlığı gereği gibi bilinmediğinden ya da kendilerinden beklenmeyen bir örgütlülükle gündeme geldiklerinden karşıtı olduğu güçlerde ciddi bir şaşkınlık yaratırlar. 1989 sonunda SSCB’nin siyaset alanından çekilmesiyle birlikte meydanı boş bulan güçlerin tahakkümcü politikalarına karşı ortaya çıkan sistem karşıtı hareketlerin TV’lerde boy göstermeleri tam da böyle bir şeydi. Kimdi bu insanlar, nereden çıkmışlardı? Tarihin sonu gelmiş, Batılı liberal politikalar her alanda üstünlüğünü kanıtlamış görünürken sistem karşıtı hareketlerin bu denli güçlü bir şekilde tarih sahnesine çıkmaları ilgi çekici geliyordu. Marksizmin hamisi konumunda bulunan iki büyük güçten biri olan Sovyetler Birliği’nin yıkıldığı bir dönem