Kayıtlar

Şubat, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Immanuel Wallerstein: Suriye açmazı Peki, Esad’ın tüm bu tavsiyeleri görmezden gelmesi ve Suriye’nin siyasi kontrolünün devamı için yaptığı had safhadaki baskıyı sürdürmesi nasıl oluyor? Koltuğunu bırakması için neden hiçbir dış müdahale yok? Immanuel Wallerstein* Beşar Esad, dünyada en az sevilen insanlardan biri olmada zirveye doğru yükseliyor. Hemen hemen herkes tarafından zalim olmakla, gerçekten de çok kanlı bir zalim olmakla suçlanıyor. Onu kınamayı reddeden hükümetler bile ona baskıcı yöntemlerini dizginlemesi ve içerdeki muhaliflerine karşı çeşitli siyasi tavizler vermesi yönünde tavsiyelerde bulunuyor gibi görünüyorlar. Peki, Esad’ın tüm bu tavsiyeleri görmezden gelmesi ve Suriye’nin siyasi kontrolünün devamı için yaptığı had safhadaki baskıyı sürdürmesi nasıl oluyor? Koltuğunu bırakması için neden hiçbir dış müdahale yok? Bu soruları yanıtlamak için ilkin onun gücünü değerlendirelim. Evvela, Esad’ın oldukça güçlü bir ordusu var ve şimdiye kadar, birkaç
Bin Ladin tuzağı: Biri gitti, diğeri yolda! Suudi orta ve alt sınıfları bile (sürpriz, sürpriz!) “demokrasi” için Arap Baharı’nın çağrısına yanıt verebilir. Immanuel Wallerstein* 11 Eylül’ü takiben Ekim 2001’de şunları kaleme almıştım: “Pakistan ve Suudi Arabistan rejimleri, Batı yanlısı modernleşmeci elitler ile aşırı muhafazakâr, geniş tabanlı İslami kurumsal yapının destek koalisyonuna dayanmaktadır. Bu rejimler, söz konusu birlikteliği dengeleyebildikleri ve elbette politikaları ile resmi açıklamaları arasındaki çelişki sayesinde istikrarı koruyabildiler. “Amerika Birleşik Devletleri (ABD), şimdi bu çelişkilerin sona erdiğini söylüyor. Kuşkusuz, ABD haklı çıkabilir. Ama bu süreç içinde, Suudi Arabistan ve Pakistan’daki rejimler kitle tabanlarının telafi edilemez biçimde aşınmasıyla da karşı karşıya gelebilir. “Bunun, Bin Ladin’in bir planı olabileceğini göz önünde bulundurun. Bin Ladin’in, kendi intihar eylemi ABD’yi bu tuzağının içine itebilir.” Ben, Bin Ladin
Suriye İndifadası ve Baas Katliamları Atilla MORÇOL/Konya;10.02.2012  Suriye’deki Halk ayaklanması artık İndifadaya dönüşmüş durumdadır ve bundan böyle Tevhid ve Özgürlük Mücadelesi tarihine Suriye İndifadası başlığı altında yeni bir bölüm açılması zaruri ve haklı bir yaklaşım olacaktır. Suriye İntifadasının daha başlarında 1 Temmuz 2011 de İran ve Hızbullah’ın; Suriye Baas Rejimi Politikasını; “Hudeybiye Antlaşması” emsal ve delil gösterilerek savunan ve aklamaya çalışan K.Çamurcu ve taklitçi çömezlerine getirdiğimiz eleştiri şöyleydi. Tabii o günler Baas’ın katlettiği masum sivil sayısı çift(!) rakamlardaydı.Yani bu günkü gibi kitlesel katliamlar yaşanmıyordu. “Arkadaşlar açıp önce Hudeybiye Anlaşmasının NEDEN yapıldığını, NE içerdiğini, maddelerğine bir bakın! Hudeybiye Anlaşması Müslümanlarla Müşrikler arasında bir DOSTLUK/Dayanışma,İttifak anlaşması değil, savaş ve çatışmayı bir süreliğine (10 yıl) erteleme, Haccı’da savaş yapmadan iki sene tehirden sonra yapa
Rolünü Tamamlamış Bir Rejim; Sunni Hilafet Teorisi Atilla MORÇOL Konya/31.01.2012 “ İslam, insanlık ortak aklının ürettiği düşünce ve araç, gerece üretenin kimliğine bakmaksızın meşru görmekte ve alınıp istifade etmeyi caiz saymaktadır. [1] Zira “akıl” Allah’ın ayetlerindendir ve akıl ayetinin ürettiği maruf, doğru ve faydalı her şeyden istifade etmek Müslümanlar içinde insanlık içinde bir haktır. Nihayetinde her şeyin sahibi ve yaratıcısı ancak Allah’tır. Bu itibarla Batı aklının ürettiği iyi ve faydalı olan bir şeyi batılıdır diye reddetmek makul bir davranış değil, asabiyetten kaynaklanan bir yaklaşım olduğu açıktır.” G   İ   R   İ   Ş Kur’an da ve Sünnet’te Ümmetin ya da Müslüman toplumların yönetim şekliyle ilgili bir model rejim emredilmemiştir. Rasulullah’ın Medine’deki yönetimi,nevi şahsına müteallik,risaletin bir parçası olarak ve tamamen Allah’ın kontrolünde,denetiminde ve direktifinde cereyan eden bir yönetimdir. Yönetim şekli tabii olarak Müslümanla