Kayıtlar

Ağustos, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Suriye’ye Yönelik İki Farklı Tavrın Kökeni Atilla MORÇOL/Konya:25.08.2011 Müslümanların Suriye konusunda farklı iki taraf oluşturması ve biribirini “Suriye Basçılığı” ile  ve “amerikancılıkla” suçlayıcı bir dil kullanması, Türkiye Müslümanları açısından başlı başına bir fitnedir ve tasvibi hiçbir surette mümkün değildir. Olayın taraflarını (Baas rejimi ve muhalif halk) bir tafaftarlık  mantığı içinde  eleştirirken, iş; şahsileştirilip kırgınlıklara hatta düşmanlıklara  sebep olacak safhaya taşınmakta olduğu görülmelidir. Ve bundan kaçınmak her müslümanın öncelikli dini siyasi görevi olduğu malumdur. Zira Allah kardeşliği emretmekte,çekişmeyi, ayrılığı ve hizipçiliği yasaklamaktadır. Böyle bir durum Allah'ın hoşuna gitmeyeceği gibi şeytanın la bundan haz alacağını her Müslümanın bildiğine kaniğim.  İ ran’ın ve Hızbullah’ın; nereden bakarsanız bakın her yönden gayrimeşru ve insanlık dışı Suriye baas rejimi ile çeyrek asırı aşkın bir süredir dost ve müttefikliği i
Mustafa Yılmaz İktidarın Teolojisi Üzerine Deneme: “Onlara Eğer Yeryüzünde İktidar Verirsek…” ISLAHHABER / 14.06.2011   Bilgi anarşistliği yapmam kimin işine yarar? Muhalefet mesleğimizdir dediğimizde acaba bizim hakkımızda başkaları ne düşünecek diye bir duraksama yaşar mıyız? Öğretilmiş, öğrenilmiş çaresizliklerimize ve kutsal ezberlerimize ters düşen bir yargıda bulunmayı göze almadan, yerleşik yargıların köküne kibrit suyu dökmeden, lanetlenmiş bir adam olmayı göze almadan, her şehrin yabancısı ve her köyün delisi olmaya cesaret etmeden esaslı bir söz söyleyebilir miyiz? Düşünce birliğine varmış kimselerin rahatlarını kaçırmak pahasına Paul K. Feyerabend'in diliyle söyleyelim öyleyse; "Düşünce birliği, kiliseye, kokuşmuş, aç gözlü [eski ya da yeni] efsane kurbanlarına ya da bir zalim yöneticinin zayıf ve istekli izleyicilerine uygundur. Düşünce farklılığı, nesnel bilgi için kaçınılmazdır. Aynı zamanda çeşitliliği yüreklendiren bu yöntem, insancı bir
İslami Hareketler ve  İslam Devleti Mefhumu Mustafa Özcan/Köprü Dergisi Moda tabirle söylememiz gerekirse günümüzün 'İslamcılar'ı metal yorgunu gibi devlet yorgunu düşmüş durumdalar. Günümüzde, etrafında yoğun tartışmalara yeniden dönülse de İslam'da düzen ve devlet tartışması asr-ı saadet kadar eskiye dayanır. Hz. Peygamberin (sav) refik-i a'laya irtihal etmesiyle birlikte Beni Sakife kuruluğu altında toplanan sahabeler arasında Resulullah'ın halefi ve kurulu yapının devamı noktasında kendiliğinden bir ittifak sağlanmıştır. Halef belirlenmesinde ise halifenin kim olacağı noktasında farklı adaylar arasında içtihadla tercih belirlenmesi cihetine gidilmiştir. Ensar kendi adayını, Hz. Ömer de (ra) Muhacirun adayı olarak Hz. Ebubekir'i (ra) teklif etmiştir. Bu ilk halife seçilmesi meselesi tarihe ve geriye tartışmalı iki mesele bırakmıştır. Bunlardan birisi, halifenin Kureyşiliği meselesidir. Bu konuda Kureyş'in faziletleriyle alakalı bi
Modernizmin Sembol Aksesuarı:Kravat             Atilla MORÇOL             Ramazan 1432/Konya “Bir kavme benzemek”  nedir?  Ya “İslam’ın boyası” nasıl birşeydir? Ya da “teberri ve tevalla” konusu?!  İslam İnancına sahip  bir bireyin kendine özgü bir giyim tarzı olmamalımı?  Bir kalabalık içinde Müslüman kılık ve kıyafetinden ayırt edilmemelimi? İnsanların tüketimleri,kılık ve kıyafetleri,eşyayla, insanlarla ve çevreyle ilişkileri dünya görüşleri çerçevesinde şekillenir ve buna hayat tarzı denir.Bu sorular inançlarını ciddiye alanlar için önemlidir elbet! O nedenle de   mü’minler İslami dünya görüşlerine göre ve hayat tarzlarına uygun giyim tarzlarını kuşanmışlardır her zaman. İslam medeniyetiyle gayri müslimlerin medeniyetleri arasındaki mutfak,folklör,zevkler ve tercihler arasındaki farklılıklarda, dünya görüşleri ve buna bağlı tarzı hayatlarından kaynaklanmaktadır. Müslüman bir ailenin yemek kültürü ile batılı bir ailenin yemek kültürü;şekil,muhteva ve adab o
Halife İnsan:Kimin Halefi?     "Bir İslam İktisadiyatı,Siyaseti ve yönetim şeklinden bahsetmeden önce, ya da; İslam toplumları için Vahyi ilkelerden ve hükümlerden hareketle bir siyasa ve iktisadiyat inşaa edilecekse; öncelikle “insanın” mahiyeti ve yeryüzündeki serüveninin hikmeti üzerinde, derin bir malumat ile birlikte tefekkür gerekmektedir. Daha doğrusu ve açıkçası; özgün ve orijinal bir model için, hakikatten neşet etmiş;insan,yaradılış ve kainat tasavvuru şarttır. Müslümanlar için hakikatin kaynağı Vahiydir ve elbette ki bizde insanın yaradılış ve yeryüzü macerasını Vahiyden öğrenmeye ve anlamaya çalışacağız. Dolayısıyla “nasıl bir yönetim şekli” ve “nasıl bir iktisadiyat” sorusuna; anlamlı, doğru ve kuşatıcı bir cevap ya da proje, vahiyle inşa olmuş bir insan ve âdem evladının yeryüzü macerasının dosdoğru anlaşılmasına bağlı olacağı aşikardır. Bu olmadan öngörülecek her proje; biz