Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Suriye devrimi ve bölgesel Şii yapı 25 Aralık 2011 Pazar Dr. Muhammed Muhtar Şankıti* / TİMETURK Iraklı Sosyolog Dr. Ali El-Verdi (1913-1995), Sünni-Şii sorununu, mezhebi bakış açısından uzak, tarihi analiz mantığı ile anlamaya çalışan ciddi Arap araştırmacılardan biri idi. El-Verdi Iraklı bireyin psikolojisine ilişkin araştırmalarında dinin bazen mezhep anlayışı bağlamında nasıl da kapalı ve her türlü ahlaki yükümlülükten yoksun bir kimliğe dönüştüğünü ortaya koymuş ve Irak insanının “Dine bağlılığı çok zayıf ve dini mezheplere mensubiyeti çok kuvvetlidir. Yani Irak insanı bir yandan ateist diğer yöndenden mezhepçidir” sonucuna varmıştır. (Ali El-Verdi, Iraklı Bireyin Kişiliği, sayfa: 47). “Irak halkının dini eğilimi zayıflamış, kendilerinde sadece mezhepçilik kalmıştır. Böylece aynı anda hem ateist hem de mezhepçi oldular.  İlginç olan nokta budur.” (Ali El-Verdi, Sultanların Vaizleri, 260.sayfa). El-Verdi’nin gözlemleri burada bize İrlandalı yazar Jonathan Swift’i
Mısır: Zor bir denklem  Tarık Ramazan 14.12.2011 Mısır’da olanları görmek güç. İlk tur seçimlerden sonra varsayımlar hala geçerli; olabilecekleri tahmin etmek ise imkansız. Seçim sonrası iki İslamcı parti, Müslüman Kardeşleri temsil eden Özgürlük ve Adalet Partisi ve Selefi eğilimleri temsil eden En Nur, Mısır’ın en önemli siyasi güçleri arasında yerlerini aldılar ve bu yükselişleri devletin gelecekteki yapısını sorgulatıyor. Olaylar hızla gelişirken birçok şaşırtıcı, şüpheli, hatta bilinmeyen şey oluyor. Olaylara yön veren aktörler veya bu tarihi dönüm noktasında şekillenen yeni ittifaklar hakkında fikrimiz yok. Altı aydan kısa bir sürede, Selefi hareketi “demokrasi”ye olan ideolojik ve dinsel bakışını tamamen değiştirdi. Liderleri yıllarca “demokrasi”nin İslami olmadığını, küfür olduğunu ve gerçek Müslümanlar’ın seçimlere katılmaması, hatta politikayla ilgilenmemesi gerektiğini, demokrasinin yoz bir sistem olduğunu tekrarlayıp durdular. Sonra birden parti kurarak aktif
Resim
ASYA-PASİFİK YÜZYILI Asya-Pasifik, Dünyanın Yönlendiricisi Haline Geliyor Dünyanın geleceğine Afganistan’da veya Irak’ta değil, bizzat Asya’da karar verilecek. Amerikan devletinin önümüzdeki on yıl için üstlendiği en önemli görevlerden biri de, Asya-Pasifik bölgesinde diplomatik, ekonomik, stratejik yatırımlarını önemli ölçüde artırmaya odaklanmak olacaktır. Bugün hızla değişen bölgenin karşılaştığı sorunlar ABD’nin coğrafi olarak daha iyi dağıtılmış, operasyonel olarak dirençli ve siyasi olarak sürdürülebilir bir güçlülük halini devam ettirmesini gerektirir. Amerika’nın geçmişte olduğu gibi bu yüzyılda da küresel liderliğininin sorgulanması anlamsız... Hillary Clinton - ABD Dışişleri Bakanı Irak’taki savaşın dozu giderek düşerken ve Amerika, Afganistan’daki askerlerini geri çekmeye başlamışken, ABD tarihi bir dönemeçte bul
Resim
Batı'nın Savaş Teknolojisi ve teknikleri üzerine kapsamlı bir çalışma. Savaşın uzaktan kontrollü geleceği Casus uçak filosu, teröristlerin transit güzergahı olarak bilinen bölgenin üzerine kimyasal bir püskürtmede bulunuyorlar. Günler sonra askeri birlikler şüphelileri yüzlerce mil uzakta yakaladıklarında, üzerlerinde bu kimyasalın izlerini arıyorlar; böylelikle söz konusu alandan geçip geçmediklerini tespit edip, isyancı olup olmadıklarına karar veriyorlar. 06 Aralık 2011 Salı Anna Mulrine* Pentagon’un cephaneliği saldırı maksadıyla üretilmiş insansız hava araçlarıyla dolu. Bundan bir sonraki aşama ise, karasinek boyutundaki denetim uçakları, şekil değiştiren “kimyasal robotlar” ve gökyüzünden püskürtülen takip ajanları olacak.. Peki, askerlerin savaş alanından bu denli uzağa sevkedilmelerinin anlamı nedir? ABD’nin kimyasal robot edinme yönünde çağrılarının ardında, bir binada de
Resim
Tunusta başlayan "Artık Yeter!" kıyamı ile Despot Rejimlerin istibdatı altında hayatları gasp edilen halkların hazin hikayesidir bu Video. Bu mazlum ve mağdur halkların yanında olmamak,ayıb olarak kişiye yeter!
B   İ   R   H   A   S   B   İ   H   A   L Atila MORÇOL İstanbul;04.12.2011   Kurtuluşa Erişmek Ancak Arınmayladır! Sahip olma, mal ve mülk sevgisi,biriktirilen servet; Allah’a yönelmede en büyük ayak bağıdır. Saptırma, aldatma, bozma/bozulma vesilesidir. Bu nedenle Vahiy sadaka (sadakatten gelir) ve infak üzerinde çokça durmaktadır. Zira kalpte mal (meyl edilen) sevgisi hüküm sürdüğü sürece biriktirme/kenz ahlak olarak devam edecek, Allah’a yönelme ise mümkün olmayacaktır. Yapılan ibadetlerden tad alınamamasının ve namazların kişiyi düzeltememesinin temelinde; kalpte Allah’tan alıkoyan bir gayrimeşru saltanatın hüküm sürmesi vardır. Zira kalplerdeki saltanat ancak İslam’a aittir.Ve ancak kalplerin saltanatına “iman” layıktır. “Yolunu gerektiği biçimde Allah ve Kitabıyla bulmaya çalışanlar cehennem ateşinden uzak kalacaklardır. Onlar ki, mallarını ve öz benliklerini arındırmak için başkaları için infak ederler. Böyleleri yaptıkları iyiliğe karşılı