Kayıtlar

2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bahman Dousti;İSLAM CUMHURİYETİNDE BAŞKALDIRI!

Mollalar Halkın Sevgisini Siyasi Güce Tercih Edebilecek mi? İran'da Şii mollalar Saddam ve Taliban gibi halklarını ağır bir bedel ödemek zorunda bırakacak ölçüde dünyevî ihtirasa gömülmüş olabilirler mi? Bu yılın Aşura törenlerinde oynayacakları rol, önümüzdeki yıl İran'ın politik tablosunda gerçekleşecek değişimler için ipucu olacak. Şii din adamlarının itibarı, İran'da hiç İslam cumhuriyetinin 30 yılı içinde olduğu kadar azalmamıştı. Eskiden manevi değerler uğruna dünyevi çıkarlardan vazgeçtikleri için saygı görürlerken, artık dünyevi zenginlikler uğruna güçlerini kötüye kullandıkları düşünülüyor. Yine de insanlar birçok din adamının hâlâ iyiliğin tarafında olduğuna inanıyor. İşte bu yüzden Humeyni'nin 1980'lerin sonunda siyasi suçluların toplu katliamını onaylamasının ardından onun yerine geçmeyi reddeden Ayetullah Muntazeri farklı sosyal gruplar tarafından bir hayli saygı görüyor. Muntazeri manevi bir seçim yapmıştı ama mollaların çoğu bir yol ayrımında sıkış

Sarıkamış Faciasının Anısına

Sarıkamışta doksan Bin Fidan Yatar! Allahu Ekber Dağlarında O Gece: İniltiler tipiye karıştı,tipi kulakları biçen kamçıya dönüştü. Bir mermi dahi sıkamadan düşmana, Gecenin ayazında,Soğuğun o meşum kokusunu, Ciğerlerinde hissettiler! Dile kolay doksan bin delikanlı, ihtiyar, Yorgundular; aç ve susuz. Sırtlarında yazlık elbise, ayaklarında delik deşik potinler, Eksi kırkbeş derecede, giderek kaskatı kesildiler! Her biri biribirine sığınak olmuşcasına koyun koyuna, Soğuktan biçildiler Allahu Ekber Dağlarında.

Adalet ve Şefkat

Tüm Devrim Hareketlerinin yaşadığı en önemli savrulma noktası, aşırı güvenlik fobisi ve ideolojik aşırılık hastalığıdır. Bu her iki zaafiyet; karşı devrim hareketlerinden daha fazla zarar vermiştir Devrimlere. Özgür düşünce ortamını ortadan kaldırarak istibdata yol açmakta, nizamın yerini kaos ve şiddet almaktadır. En masum eleştiri “karşı devrim” olarak yaftalanmakta, aydınlar ve kanaat önderleri düşünce açıklamaktan korkar hale gelmektedirler. Bu duruma; illa da despotizm, toplumu korku ve baskı altına almak, çıkar elde etmek amacıyla gelinmemektedir. Devrimle yıkılan düzenin sahibi güçlerin ve uluslararası istikbarın Devrime karşı hasmane siyasetleri, aşırı güvenlik politikalarına yönelmeyi dayatmakta, bireysel ve toplumsal özgürlüklerin gerilemesine neden olmaktadır. Böyle bir sürece giren Rejim adalet ve hukuk sistemini de bu yönde dizayn ederek, her türlü muhalif söylem yargı kıskacı ile susturulmaya çalışılmakta, doğal olarak hukukun siyasallaşmasına neden olmaktadır. 7 Tem

Abdulkerim Suruş: Tarihi Bir Manifesto!

İranlı Düşünür  Abdulkerim Suruş’un İran İslam Cumhuriyeti Rehberine hitaben kaleme aldığı açık mektup  ;bir İslam Düşünürünün,bir Siyaset adamına  ki aynı zamanda dini bir mercidir,  siyasi ve dini eleştiri alanında tarihi bir  manifesto örneğini oluşturmaktadır.  Müstebit Şehinşahlık Rejimine karşı 1979 da başlayan  ve “Bağımsızlık,Adalet,Özgürlük” şiarlarını hedefleyen bir Devrim’in; tıpkı Rasulullah’ın Medine’de gerçekleştirdiği İslam Ingılabının, O'nun  sav rıhletinden daha 30 yıl geçmeden  müstebit bir saltanata dönüşmesi gibi,İslam Devriminin de nasıl daha 10 . ncu yılından sonra istibdata  doğru savrulduğunun azap verici serüvenini izlemekteyiz. Böyle bir savrulmada  en büyük neden olarak, Batı’nın  İran’a karşı uyguladığı izalasyon , tehditkar ve mütecaviz  siyasetlerini görmemek haksızlık olur. Tabiidrki bu aşırı güvenlikçi bir iç ve dış politikaya yönlendirmiştir İranı dolayısyla  otoriter bir anlayışın devlet yönetiminde yer etmesine neden olmuştur. Ancak Hiçbir gerekç

İSLAM SİYASASI

           Siyaset ve siyasa arasındaki farkı göremeyenler, siyasetin kısır çekişmelerine bulaşmamak adına İslam’ın siyaset ilkelerini bir proje ve bir model olarak Toplumun nazarına sunmamış/sunmamışlardır. Oysaki İslam Siyasası Müslüman bireylerin sarfı nazar edecekleri bir konu değildir. Bu nedenle Ümeyyeoğullarıyla başlayan süreçte, Müslüman Toplumlar; edilgen, kaderci bir düzleme itelenerek  nesnelleştirilmiştir.           Ben ve Biz bilinci; Toplumun boyasını belirleme hakkını sağlar. Toplumlara;  Biz bilinci,  renk ve kimlik verir. Yani bir Toplumda var olan sosyal /siyasal gruplar ya da inanç gurupları içinde bir ümmet modeli oluşturabilen grup o toplumda etkin olur. Toplumun siyasi, ekonomik ve kültürel yapısını n karekterini o grup belirler. Zira Örgütlenmiş, dayanışma içine girmiş, güç ve imkânlarını bilinçli bir kullanımla etkinleştirmiştir.           İslam Siyasası dediğimizde kast edilen; tevid, adalet, kıst, toplumsal sorumluluk ilkeleridir. Bunların hepsi toplumda,