Kayıtlar

Mayıs, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Evin Cezaevinden Yükselen  Feryat!         Şah Dönemi İran’ında Evin Cezaevi “işkence fabrikası” olarak çalıştırılmış, kimliklerine bakılmaksızın tüm “muhalifler” bu işkence fabrikasından geçirilmiş, bir çoğu işkence ve eziyetlere dayanamayarak orada kalmış,cesedi yada parçaları aileleri bulup alsın diye  Evin Çöplüğüne atıldığını bilenler hatırlar. O günlerde muhalif tutuklu yakınlarının büyük çoğunluğu ,evladlarının cesedlerini, bu ünlü Evin Hapishanesinin çöplüğünden toplardı. Bu gün bu kadarı olmuyor elbette,ancak daha düşük yoğunluklu ölüm ve işkence ve kötü muamele uygulamaları maalesef bu meşum Cezaevinde, geçen 30 yılda hiç eksik olmadı. Haksız tutuklama,kötü muamele,işkence ve katl gibi insanlık suçu niteliğindeki eylemler; mülüman,münafik,komünist ayrımı yapılmadan hep sürdürüldü.  Oysa muhaliflere reva görülen bu şiddet ve kötü muamele;kime ne maksatla,kim tarafından yapılırsa yapılsın; İslamın şiddetle lanetlediği cürümlerdir. İnsanlık dışı eylemler karşısında susmak, g

Yazarlar - ALİ BULAÇ - TÜSİAD ile MÜSİAD'ın izdivacı (2)

Yazarlar - ALİ BULAÇ - TÜSİAD ile MÜSİAD'ın izdivacı (2) Tarihî kanun şudur: Nasıl düşünürseniz öyle yaşarsınız, nasıl yaşarsanız öyle düşünmeye başlarsınız. Düşüncenin temelinde salt güç, zenginlik ve (bireysel) özgürlük olunca, sizin varacağınız yer bu işin ilk orijinal nüshasını ortaya koyanların yaşama tarzını, kültürünü, tüketim alışkanlıklarını ve beğenilerini iktibas etmeniz olacaktır. Sizi teselli edecek -aslında yanıltacak- yegane şey, geleneksel formunuzu muhafazakârca koruduğunuza ilişkin kendinize yaptığınız telkindir ki, sırf bu yüzden II. Abdülhamid'in modernleşme projesi -ki bu Turgut Özal ile yeniden dirilmişti- II. Mahmut ve Mustafa Kemal'in modernleşme projesinden daha daha yanlış, hatta zehirleyicidir. TÜSİAD zengin, adaletsiz ve güç temerküzünün timsali Roma ise, MÜSİAD çevrenin dışlanmış, kızgın ve ötekileştirilmiş mağdur ve mazlumlarıdır. Anlattığım süreç mağdurlar adına mücadele edenleri dönüştürüyor, başkalaştırıyor. MÜSİAD'ın niçin

Yazarlar - ALİ BULAÇ - TÜSİAD ile MÜSİAD'ın izdivacı (1)

Yazarlar - ALİ BULAÇ - TÜSİAD ile MÜSİAD'ın izdivacı (1) TÜSİAD ile MÜSİAD'ın izdivacı (1) Son 100 yılın en önemli olayı geçen hafta (13 Mayıs) gerçekleşti. MÜSİAD yetkilileri, TÜSİAD'ı ziyaret ettiler. Görüşmede üzerinde görüş birliğine varılan konular şunlar: Krize karşı ve kriz sonrasında yapılanmada takip edilecek yol. KOBİ'lerin geliştirilmesi ve transformasyon. TÜSİAD'ın konuyla ilgili özel projeleri. Karşılıklı işbirliği. Türkiye'nin büyümesi için ortak gayret. Ortak projelerin yürütülmesi. İşsizlik, eğitim, demokratikleşme vs. Vardan, "TÜSİAD'la ilk defa bir araya geliyorsunuz. Ne değişti de bu ziyaret gerçekleşti?" sorusuna "Her şeyin oluşması için bir zaman gerekiyor. O zaman bu zamanmış" cevabını veriyor.

ORDU NASIL DEMOKRATİKLEŞİR -1 - Taraf Gazetesi

ORDU NASIL DEMOKRATİKLEŞİR -1 - Taraf Gazetesi Serra’nın La trancision militar ’da ayrıntılandırdığı yaklaşımı Türkiye özeline uygularsak, bu hedefe ulaşmanın, sadece Silahlı Kuvvetler’in sivil yönetime tâbi olması, Genelkurmay Başkanı’nın Savunma Bakanı’na bağlı kılınması, askerî politikanın sivil hükümet tarafından belirlendikten sonra, sivil âmirlerinin emrindeki ordu tarafından, parlamentonun denetiminde uygulanması ile sağlanamayacağı da ortaya çıkıyor. “Pozitif konsolidasyon,” bu temel kuralların hayata geçirilmesinin yanı sıra, yine Türkiye özelinde, Anayasa’nın ve Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun demokrasinin esaslarına göre, ordunun “rejim muhafızlığı” rolüne kesinkes son verecek şekilde yeniden yazılmasından, askerî okullardaki eğitimin baştan sona gözden geçirilmesine, “Atatürkçü Düşünce Sistemi” diye adlandırılan ve özünde demokratik değerleri dışlayan Kemalist endoktrinasyona son verilmesine kadar bir dizi köklü reformu da şart kılıyor.

ORDU NASIL DEMOKRATİKLEŞİR - 2 - Taraf Gazetesi

ORDU NASIL DEMOKRATİKLEŞİR - 2 - Taraf Gazetesi Bu konuda “silahlı kuvvetlerin özerkliği” olgusunu demokrasinin önünde temel engel sayan Polonya asıllı siyaset bilimci Adam Przeworski’yle hemfikir Serra; Przeworski’nin “Silahlı kuvvetlerin sivillerin denetimi dışında kaldığı her ülkede, ‘asker sorunu’ demokratik kurumların istikrarsızlığının sürekli bir nedenidir” cümlesini aktarıyor. Bununla birlikte, İspanya deneyiminden aldığı dersleri uluslararası akademik çalışmalarıyla birleştiren Serra, ordunun özerklikte ayak diremesinin evrensel niteliğini, “reforma o ruptura” diyerek vurguluyor; yani “demokrasinin yolu ister yavaş bir ‘reform’ süreciyle, ister ani bir ‘kırılma’ sonucunda açılsın, ordular her zaman, her yerde demokratikleşmeye karşı kendi özerkliklerini korumak için ayak diriyorlar.”
Resim
Kavmiyetçilik ve Kabilecilik!                   Ademin çocukları Beşer olarak kendilerini mütemadiyen mensubiyet duygusuyla ait oldukları kavimleri,aşiretleri,sınıfları ve inançları üzerinden tanımlamaya, tanıtmaya meyyal olmuştur. Ayni kabile/Etnisiteden olanlar birbirleriyle diğer kabileden olanlardan daha yakın hissedilmiştir. Aşiret,Kabile ve ulusun kişilere güven,güç ve kuvvet verdiği düşünülür. Bu duygu insanları kavmiyle övünmeye,böbürlenmeye sevk eder. Ve kişiler kabilelerininin yaptıklarıyla övünmeye ve kendi kabnilelerinin ne kahraman olduğu iddiasına ve inancına götürür. Bunların hepsi şeytani duygulardır. İslam ferdin  öğünmesini de aile ve aşiret,kavim üzerinden övünmeyi de yasaklamıştır. Aşiret ve kavim bağı  kişiye güç ve kuvvet verdiği düşünülerek, kabileler arası çatışmalarda haklı haksız ayırt edilmeden kendi kabilesi için ölümüne savaşlara girildiği,tarihte de günümüzde de bilinen olaylardır. Çocuk kavgaları ile başlamış ve kan davalarına dönüştürülmüş yüzlerce