Kayıtlar

Temmuz, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Bir CEVAP               Atilla MORÇOL/Fikribeyan           "Demokrasi’nin pratik tezâhürü” olark bahsettiğiniz örneklerin tamamı; sizin de belirttiğiniz TSK vesayetindeki “şekli demokrasi” bile olmayan totaliter bir sistemin birtakım uygulamaları ve buna yönelik beyanatlardır. Bahsettiğiniz anektotlar ve uygulamaların hiçbiri demokrasiye ait nesneler değil,bilakis totaliterizmin ürünleridir.            Demokraside katılım ve çoğunluk konusundaki bahsettiğiniz zaaflar, mübalağalı olmadığını kabul etsek bile, sünni “hilafet teorisi “ndeki tek adamlı Halife yönetiminden (Ki yasama,yürütme,yargı,Ordu Halifeye bağlıdır ve ağzından çıkan kanundur.) daha katılımcı ve çoğunlukçu olduğu aşikardır. Kaldıki demokrasi üzerine Batıdaki tartışmaların neredeyse tamamı; hakimiyet ve egemenliğin Halka ait olması noktasındaki halihazırda görülen problemlerin çözümüne yöneliktir. İçerden eleştiridir. Demokrasi bir süreç olarak gelişimini devam ettiren,gelişme istidadı olan bir yönetim şekli
İslam/Din/Demokrasi / Egemenlik / Teşr'i Atilla MORÇOL/Ekonomist/Fikribeyan Egemenlik/Hakimiyyet mutlak olarak Allah’a aittir. Mülkün mutlak olarak Allah’a ait olması gibi. Allah ne mülkün belli ellerde dolaşan bir metaa dönüşmesini ister ne de egemenliğin bir zorbanın yada zümrenin eline geçmesine. Mülkün belli ellerde temerküzünü infakla, zorbalığı ise, hakimiyyeti ümmete vererek önlemeyi,ortadan kaldırmayı murat etmektedir. Hüküm Allah’ındır. Müslüman bir toplumda Allah’ın hükümlerine aykırı, tüm toplumun uyması gereken,dayatılan bir yasa,yönetmelik,tüzük  olması düşünülemez.  Aksi durum  despotizm olur. Demokrasiyle yönetilen Müslüman bir toplumda;  toplumun  hassas olduğu din ve inanç gibi değerlere  karşı,bu değerlerle çatışan,tekzib eden  yasa,tüzük,yönetmelik olamayacağı aşikardır. Zira demokrasi tam da bunun için vardır.  Batı demokrasilerinde batılı olmayan yurttaşların dini inançlarıyla bağdaşmayan yasa gereği uygulamaların,yargı yoluyla kaldırılarak, o inanç sah
Kadim Bir Sorun: Halk ve Yönetenler Çelişki ve Çatışması -3- Meşruiyet Ölçüsü ve Sorumluluk             Önceki iki bölümde Resulullah’ın risaletinin bir parçası ve dolayısıyla tamamen masumiyyet içeren yöneticiliği ve yönetim şeklinin Müslümanlar açısından bir model değil ancak örnek alınması gereken bir durum olduğu üzerinde durulmuş, ancak bu iddiamız; müşkil bir durumu tam olarak ifade edebilme zaafından da kaynaklandığını zannettiğimiz yanlış anlamalara yada tam olarak anlaşılamama gibi bir  durum oluşturduğu anlaşılmaktadır. Elbetteki Resulullah’ın hayatının her vechi mü’minler için  örnek alınması gereken  bir husustur. O’nun sav bir şeye nasıl baktığı, niçin yaptığı, nasıl yorumladığı bizim için bağlayıcılığı olan bir konudur. Biz  “model olamaz” derken  Resulullah’ın “yönetim şekline” bunu hasrediyor ve aynen Resulullah’ın  hak ve görevlerini ve O’na karşı ümmetin (Mü’minlerin)  yükümlülüklerini kasdederek, “Halifelere” ayni yetki,hak  ve sorumluluğun devred
Kadim Bir Sorun: Halk ve Yönetenler Çelişki ve Çatışması -2- Atilla Morço;Kayseri/ 25/06/2011    Resulullah’ın Yönetimi; Örnekmi, Modelmi? Önceki bölümde Allah, Nas ilişkisi üzerinde durmuş, “Mülk Allah’ındır” / “Hüküm Allah’ındır” / “Din Allah’ındır” hükümlerinin insanlığa, hayata ve yeryüzüne yansımasının özelde Ümmet, genelde Nas/Ademevladı/İnsanlık üzerinde tecelli ettiğini anlatmaya çalışmıştık. Allah’ın yeryüzündeki beşeriyet üzerindeki temsiliyeti; Resuller/elçiler vasıtasıyla olmaktayken, bu elçilerin Muhammed sav ile son bulmasıyla, “ümmet” ile devam etmeye başlamıştır. 1 Zalim,zorba, despotik rejimler; Firavun ve Nemrud karakterleriyle mahkum edilmiş yönetim şekilleri üzerinde durulmuş; insani, adil,barışçıl,özgür rejimlerin ise (Necaşi’nin Habeşistanı gibi) meşruiyetine vurgu yapılmıştır. Ameller niyetlere göredir. Din Allah’a teslimiyyet, Allah’ın yanınd