Suriye İndifadası ve Baas Katliamları

Atilla MORÇOL/Konya;10.02.2012 


Suriye’deki Halk ayaklanması artık İndifadaya dönüşmüş durumdadır ve bundan böyle Tevhid ve Özgürlük Mücadelesi tarihine Suriye İndifadası başlığı altında yeni bir bölüm açılması zaruri ve haklı bir yaklaşım olacaktır.

Suriye İntifadasının daha başlarında 1 Temmuz 2011 de İran ve Hızbullah’ın; Suriye Baas Rejimi Politikasını; “Hudeybiye Antlaşması” emsal ve delil gösterilerek savunan ve aklamaya çalışan K.Çamurcu ve taklitçi çömezlerine getirdiğimiz eleştiri şöyleydi. Tabii o günler Baas’ın katlettiği masum sivil sayısı çift(!) rakamlardaydı.Yani bu günkü gibi kitlesel katliamlar yaşanmıyordu.

“Arkadaşlar açıp önce Hudeybiye Anlaşmasının NEDEN yapıldığını, NE içerdiğini, maddelerğine bir bakın! Hudeybiye Anlaşması Müslümanlarla Müşrikler arasında bir DOSTLUK/Dayanışma,İttifak anlaşması değil, savaş ve çatışmayı bir süreliğine (10 yıl) erteleme, Haccı’da savaş yapmadan iki sene tehirden sonra yapabilme anlaşmasıdır. Yani SAVAŞI erteleme anlaşmasıdır. Müşriklerle bir başka düşmana karşı DOSTluk ,MÜTTEFİKlik anlaşması değildir. Bu ikisi arasındaki farkı Türkiyede en iyi bilenlerden birinin K.çamurcu olduğunu bilirdim.Bu Hudeybiye Antlaşması üzerindeki “istismar ve alet etme” konusu üzerinde durulmalıdır. Koca koca adamlar ekranlara çıkyor,röportajlar veriyorlar Resulullah sav Hudeybiye Anlaşmasını mülhid Baas Rejimi ile DOSTLUĞA /İttifaka delil gösteriyorlar! Bu bir cinayettir! Bu Peygamberi ve Vahyi istismardır. Türbünlere oynamanın tipik bir örneğidir.Yapılanın Hudeybiye Anlaşması ile hiçbir alakası yoktur! Bu kadar çarpıtmayı Suudlu mollalar bile yapmaz! Ayıbtır!

K.Çamurcu’nun  Stratejik analizlerini zevkle okuduğum olmuştur. Ama bakıyorum Suriye ile ilgili analizleri (!) sanki başka birinin elinden çıkmış gibi! Fikritakip’te okuduğum İran Muhalefeti lehine, İran Statükosunu kıyasıya eleştiren analizlerine ne oldu? Bu arada Fikritakip Sitesini tamamen kapatma(!) gerekçesinin ne olduğunu sormadan da edemeyeceğim!(Fikritakip,Arap Baharının ilk günlerinde sahipleri tarafından  tamamen kapatıldı.) Gelelim konumuza! Farzımuhal,İran’ın Amerika ile yada Siyonist rejim ile 10-15 yıl süreyle “saldırmazlık anlaşması” imzalaması Hudeybiye ile açıklanabilir. Saldırmazlık anlaşması tarafları “dost ve müttefik” kılmaya matuf anlaşmalar değil, belli bir süreliğine çatışmayı,savaşı dondurmaya matuf anlaşmalardır. İran 30 Yıldır mülhid Baas Rejimi ile dost! 30 Yıl sonra yine katliam yine dost! Üstelik mülhid baas rejimini koruyub, mazlum Müslümanları suçlayarak! Dolayısıyla Hudeybiye Anlaşması ile hiçbir benzerliği bulunmamaktadır. Ama “zalime meyletmeyi” yasaklayan Allah’ın hukümlerine muhalefet olduğu kesindir. Olay karmaşık değil gayet açıktır. Asabiyete varan Tarafgirlik, konunun anlaşılmasını önlüyor. İran Mesulleri ne içerde nede dış politikada siyaset üretemiyor. 30 Yıldır Despotizm İranı bu noktaya getirdi. Yanlış siyaset,yanlış stratejik tercihler, ulusal endişeler; hata üzerine hata. Nasrallah’ta ister istemez bu siyaseti takip etmek zorunda kalıyor. Bizim buradan bu hatalara “maşallah ne iyi yapıyorlar!” diyecek halimiz ve yükümlülüğümüz de yoktur. İyi işlerine destek hatalarınada eleştiri getirmek şahidliğimizin gereği olmalıdır. Selam ve sevgiler sunarım.”

Aradan tam 7 ay geçti Suriye’deki katliamların boyutu değişti,daha kitlesel katliamlar söz konu olmaya başladı.Bu arada “Hudeybiye” istismarı sanki bir yerlerden “emir” alınmışcasına şıp diye kesildi, ayni taklitçi çevrelerce öldürülenlerin; “Emperyalizmin ajanları” yaftalaması ve  katliamcı Baasçılarında; “Direnişin Onurlu Üyesi” nişanı ile nitelendirilmeye başlandığına şahit olmaktayız.Hudeybiye Antlaşması örneği ile Mekkeli müşrikler konumuna indirgedikleri Baascı Rejimi, bu gün Direnişin Onurlu bir üyesi olarak kutsallaştırmaları ne denli bir sekülerleşme içinde olduklarını göstermektedirler.Zira Baas Rejimi ile ayni fotoğrafta velevki antisyonist bir çizgide olsa bu fark etmez,görünmek demek dini değil dünyevi bir haldir.

İran’ın ve Hızbullah’ın; Baas Rejimini stratejik gerekçelerle yedeğinde taşımasının da bir sınırı olduğu muhakkaktır. İran Suriye’nin cürümlerine bir saatten sonra artık “dur” diyecektir.Ve bu kaçınılmaz olarak gelecektir. Baas Liderlerini geri adım atmaya zorlayacak,muhaliflerle masaya oturması için telkinlerde bulunacaktır. Muhalefette bu direnişi uzun zaman devam ettirmesi zordur. Böyle bir süre daha devam etsede  bir “ateşkes” mukadderdir. İran’ın şimdiden bu “manevranın” nasıl gerçekleştirileceği konusunda dışişlerinin kafa yormaya başladığı muhakkaktır. Zira İran Devrimden bu yana  İslam Dünyası nezdinde bu kadar yalnızlaştığı ve meşruiyetinin dibe vurduğu bir durumu yaşadığı vaki değildir.Ve işin ilginç yani  bu durum, düşmanlarının propaganda gücünden değil sadece  kendi yanlış politikasından kaynaklanmaktadır. O nedenle yarın kendine yönelik bir saldırının  İslam dünyasında  tepkisiz kalmasını istemeyeceği de açıktır. Tabii bir miktar basiret ve de firaset kalmışsa!

Bu nedenle İran Suriye muhalefetini tanıyacağı ve Baas Rejimine de itidal tavsiyesinde bulunacağı bir siyaseti ortaya koymak zorundadır. Şimdilik böyle bir durumun görünürde hiçbir emaresi olmasada, Orta Doğuda tüm rejimler gibi İran rejimide hareket kabiliyeti hantal ve yavaş olduğu unutulmamalıdır. Bizim coğrafyada tedbirlerin hep son anda düşünülmeğe ve alınmağa başlanması gibi ilkel bir alışkanlık malumdur.
               

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bangladeş Dosyası