2012/K A S I M H A S B İ H A L İ



Atilla MORÇOL
Konya;14/11/2012


Ve  “Böyle Buyurdu Zerdüşt” !
Cezaevinde yüzlerce Kürt Neden bedenlerini Ölüm Orucuna yatırdı!? İşkenceye mi uğradılar!?Hayır! böyle bir tek iddia yok! Kötü muamele mi?Yok! Sağlık koşullarımı bozuk!? Hayır! Neden öyleyse!? Nedeni malum! Kandil
den gelen talimat! Yani "Zerdüşt böyle buyurdu!"

           Hepsi siyasi,pkk nın dayattığı,propaganda yaptığı istekler!Haksızlık yapmayalım!Bu gün
"Ölüm Oruçlarının" sorumlusu Devlet değil, sorumsuz, maceraperest Pkk/Bdp/Dtk önderliğidir. Bir tek emirle, "bozun oruçlarınızı!" demekle de,ömür boyu sürecek sakatlıklar önlenir, ölümün eşiğine gelen Kürt gençleri kurtulur!

           Ama ne Türklerin geleceği  Pkk nın umurunda, ne de Kürtlerin geleceği! Onlar Kandil’de kürt halkı adına düşünüyor, planlıyor ve emrediyor, militanları Türkiye’de icraata sokuyor. Kürt Halkı ne der? Nasıl düşünür, onaylar mı, mahkûm yakınları nasıl karşılılar; hiç mi hiç umurlarında değildir. Ölüm oruçlarına destek veriyorlar!

           Terör Erbabı için bir kaç yüz gencin sakat kalmasının, ölmesinin hiçbir önemi yoktur. Zaten dağda binlercesi hastalık, sakatlıktan dolayı heba olmuyor mu? Yüzlercesi Askerin karşısına intihar saldırısı ile geçip canlarını vermiyor mu?

         Öyleyse Cezaevlerinden ölü bedenler çıksın kimin umurunda?  Önemli olan kürt gençlerinin ömür boyu sakatlığı ve kanları üzerinden siyasi rant elde etmektir.Esas olan Kürtler baş olmaktır.

           Kürt Halkına rağmen,Kürt Halkının desteği aranmaksızın,Kürt Halkının ne düşündüğü hesaba katılmaksızın!

Pkk  ve yandaşlarının “anadilde” eğitim dayatması, silahlı propagandaya alet edilmiş bir konudur.
Apocular ;“anadilde eğitim” ile Apo’nun salıverilmesi isteklerini,  devam ettirdikleri terör saldırılarına bir meşruiyet gerekçesi olarak lanse etmektedirler. Bu gün “tecrit” kaldırılsın diye ölüme yatanlar yarın “salıverilsin” diye ölüme yatacaklardır.Nitekim Nurettin Demirtaş,Kurban Bayramının üçüncü gününde Batman’da yaptığı bir konuşmada;Orta Doğuda bir  Kürt devletinin kurulduğunu,Öcalan’ın serbest  bırakılması gerektiğini söylemektedir.
Apocuların; Terör ve terör örgütüne destekten yargılananlara “tutsak” olarak nitelemeleri ve propaganda malzemesi olarak her fırsatta dillendirmeleri, “barış” istemediklerini, Türkiye’yi bölmeye odaklandıklarını, Türkiye ile ipleri koparttıklarını göstermektedir.
Türkiye 80 yıllık bir baskıcı askeri vesayet rejiminden kurtulmağa çalışırken ve özgürleşme ve demokratikleşme alanında büyük gelişmeler olurken, pkk nın terörü tırmandırması ve anadilde eğitimi emredercesine dayatması, niyetlerinin Kürtçe eğitim değil “Bölmek” olduğunu göstermektedir.
Sormak lazım bu çok akıllı baylara;“anadilde eğitim hakkı doğuştan kazanılmış bir haktır da askerlerin, polislerin, öğretmenlerin kamu görevlilerinin, masum insanların yaşam hakkı hak değilmidir? Kürtçe eğitimi savunan, iktidara dayatanlar, hükümeti yaylım ateşine tutanlar neden Pkk ve yandaşlarına “arkadaş şu silahı bırak! Masum insanları katletmek, insanların otomobillerini yakmak, tırları ateşe vermek, okulları kundaklamak, yol kesip güya kimlik kontrolü yapmak ( asker gelince de kaçmak!)  zulümdür, terördür!” dediklerini duydunuz mu? Basın toplantısı ile Pkk yı silah bırakmaya, istedikleri hakları demokratik yollarla aramaya teşvik ettiğini gördünüz mü? Hayır! Pkk ve hempaları elinde silah;”tecrit kaldırılsın!” “anadilde eğitim isterük!” dayatması ile  pkk nın silahlı mücadelesine bu isteklerini alet edip istismar etmesi bir savaş taktiğidir ki Hükümet bunu görüyor ve “hayır!” diyor!Haklıdır ve böyle davranması terörle mücadele için şarttır.Aksi durumda!?
Evet aksi durumda pkk ve yandaşlarının önünde kimse duramaz. Pkk isteklerine Devletin boyun eğmesi,barışa hizmet etmeyecek,Kürtçülüğü güçlendirecek ve Kürt halkı üzerindeki pkk vesayetinin daha da yaygınlaşmasına yarayacaktır.
Çözüm Pkk nın Elindedir!
 Pkk silah bıraksın ya da eli silahlı terörist unsurları sınır dışına çıkartsın “anadilde eğitim” için hep birlikte destek verelim, kamuoyu oluşturalım. Barışa hizmet edecekse değil  Apo için ev hapsi  gerekirse  özel bir af için kampanyalar yapalım! Ama bu isteklerin Pkk nın silahlı propagandasının bir parçası olduğu bir gerçektir. Silahlı bir tehditin gölgesi altında “anadilde eğitim ”  hakkından bahsetmek silahlı propagandaya hizmet etmek olarak algılanmaktadır. Pkk pusu kurup güvenlik güçlerine ölüm kusacak, ellerinde silahla karakolları basıp yol kesip yurttaşların canına malına kastedecek, ondan sonra pkk nın Kürtçe eğitim dayatmasına ve propagandasına hükümetten olumlu bir tavır beklemek haksızlıktır. 
Bu itibarla özellikle Kürt kökenli  “İslamcıların”  pkk terörüne “dur” demesi gerekir öncelikle! Bu onların evveliyatla insanlık borcudur. Zira pkk onlar adına cinayet işliyor ve bu cinayetlere sessiz kalmaları ise terörü onaylamak anlamına gelmekte olduğu açıktır.
Kürtçe eğitim konusun da bir başka çarpıtmada şudur! Sanki Kürt Nüfusun yoğun olduğu bölgelerdeki okullarda Kürtçe eğitim verecek matematikçi, edebiyatçı, fizikçi, bedeneğitimci, kimyacı Kürtçe bilen, Kürtçeyi okuyup yazan yeterli miktarda öğretmen kadrosu varmışta verilmiyormuş yada hükümet inadı bıraksa hemen Kürtçe eğitim ve öğretime geçilecekmiş gibi bir hava yaratılıyor ki buda Pkk nin bu konuyu silahlı mücadelesinin bir parçası olarak gördüğünün delilidir. Daha Karayılan bile geçenlerde El Cezire TV yaptığı röportajda İngilizce sorulara İstanbul Türkçesiyle cevap veriyor, Kürtçeyi kullanmıyordu. Her halde Kürtçe konuşabilseydi Kürtçe cevaplar verirdi.
Pkk Ne Kadar Temsil Edebiliyor!?
Pkk yandaşları Dtp nin Diyarbekirdeki cezaevlerindeki açlık grevlerine destek yürüyüşü  2 milyon nüfuslu  bir büyükşehirde yüzlerce kişi katılmıştır. Bunu biz değil kendi haber sitesi haber veriyor. İki milyon nüfuslu Diyarbekirde açlık grevine destek için toplanan Apocular "yüzlerce" kişi!

            Devlet güvenliği sağladıkça Pkk vesayeti yıkılıyor. Halk pkk ya “artık yeter” diyor. Diyarbekir eylemine Halkın destek vermemesi bunun delili.
              Diyarbekir'deki eylemi ve katılımı Besta Nuçe haber sitesi şöyle haber veriyor.

"BDP Bağlar İlçe Binası önünden yürüyüşe geçen ve aralarından BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, DTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk, BDP Diyarbakır milletvekilleri Nursel Aydoğan, Emine Ayna ile sivil toplum örgüt temsilci ve yöneticilerinin de bulunduğu yüzlerce kişinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Bunun üzerine Bağlar'da bulunan Sento Caddesi'nde oturma eylemi başlatan Aysel Tuğluk, polisler tarafından kaldırılmak istendi. Yerinden kalkmayan Tuğluk'a polis göz yaşartıcı sprey sıktı."
Pkk nın önemle üzerinde durduğu cezaevlerindeki “ölüm oruçları” destek eylemine  Pkk nın sivil kanadı  ağır toplarıyla katılırken, iki milyon nüfuslu Diyarbekirden yüzlerce kişinin  katılması,Pkk ve yandaşlarının Kürt Halkından desteği olmadığı iddiasını  doğruluyor.Bir o kadarda Devletin güvenlik operasyonları ile,  Kürt Halkının pkk vesayetinden kurtulduğunu ve korkuların yıkıldığını göstermektedir.
Pkk nın siyasi kanadı durumundaki Bdp nin aldığı oy %10 un altında! Son genel seçimlerde BDP nin aldığı oy (Adaylarının) 2 milyon 843 bin! Bdp ve pkk  Kürk Halkını  ne kadar temsil ediyor bu rakamlar gösteriyor. Bu Ülkede 20-25 Milyon Kürt yaşadığını hesaba katın! Pkk nın Kürtlerin yoğun yaşadığı yerlerde ne tür baskılar,tehditlerle bu oy oranını yakaladığı bir gerçektir. Medyada muhalif Kürtlere yönelik tehditler ile Sosyal paylaşım sitelerinde bile  Pkk lı militanların klarşı  yorum sahiplerine  yönelik “adreslerini tespit edelim!” tehditleri ve küfürleri   ne tür baskıcı,faşist bir anlayışa sahip olduklarının göstergesidir.
Kürt Sorunu  İstismar Ediliyor!
Gelelim Kürtçü İslamcılara ve bazı liberallerin Pkk muhipliğine. Hükümeti  Kürtçe eğitim konusunda  topa tutup,ulusalcılıkla suçlayanlar öncelikle Pkk ve yandaşlarının  ırkçı,şovenist politikalarını mahkum etmelidir. Hiçbir siyasi,kültürel hak  talebi; eline silah alıp,terör estirip  adam öldürmeği meşru kılmaz.Cinayet ve katliamdan daha büyük bir cürüm olamaz. Cinayet,katliam ve terörün  ana dilde eğitim hakkı gerekçe gösterilerek  mazur görülemez. Bu çevrelerin  söz konusu tavırlarının,Pkk terörüne destek,propagandasına alet olmaktan başka hiçbir anlamı yoktur.
Liberaller  Pkk üzerinden hükümeti köşeye sıkıştırma hesabı  güderken,Kürtçü İslamcılarda  asabiyet davası içinde “neden Kürtlerin de bir devleti olmasın!?”  ucuzculuğu içinde meseleye sathi bakarak tatmin olma peşindeler!
Lakin Kürt Halkının Devlet olma sorunu olmadığı anlaşılıyor. Devlet Kürt Halkına şefkatle yaklaşıyor ve Kürtlerin birinci sınıf vatandaş olduğunu Başbakanın ve Cumhurbaşkanının ağzından her fırsatta vurgulayarak,Kürt kimliğini tanıdığını deklare ediyor. Sorun yokmu!? Elbette var! Türklerinde var Kürtlerinde var!
Ama unutmayalım ki tüm halkların sorununu çözecek Anayasa çalışmasını sabote eden  tek merkez Kandil ve pkk!Oysa Geçen yıl yeni demokratik Anayasa tamamlanacaktı! Bu Yıl ise Anayasa yılı ilan edilmişti!? Terör nedeniyle başka bahara kalmışa benziyor.
Dolayısıyla Cezaevlerindeki açlık grevlerinin tamamen pkk propagandası olduğunu ve  bu grevleri dillerine dolayanların insani değerleri istismar eden;pkk propagandasına alet olan  çevreler olduğunu görmekteyiz.
Kardeşlik Esastır,İhtilaflar Teferruat!
Kalplerin yeddi kudretinde  olduğu Rabbulalemiyn; tüm muvahhid müminleri “kardeş” kılmıştır.Aralarında ihtilaf olsa bile hiçbir ihtilaf Allah’ın tesis ettiği kardeşlik bağını  ortadan kaldıramaz,zayıflatamaz,örseleyemez. Aksi durum bir zulümdür!
Yeterki  muvahhid oluna! Yani din Allah’a has kılına! Zaten böyle olunca da  mü’minler arasında ciddi ihtilaf konusu kalmaz,olsa da kardeşlik hukukuna hiçbir zarar  veremez!
Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki rahmete eresiniz.” (Hucurat 10)
Kardeşlik esastır,ihtilaf ise arızidir. Kardeşler Arassında ihtilaf ve bu ihtilafın husumete dönüşmesi zulümdür.Yapılması gereken bu zulmü elbirliği ile kaldırmaktır. Allah’ın kardeş kıldığı kimseler; fikri,siyasi,içtihadi,zanni ayrılıklarla biri birlerine husumet duymaları kabul edilebilir bir durum değildir ve büyük vebal gerektiren bir cürümdür! Böyle bir durum zuhur ettiğinde yapılması gereken ihtilaf konusunu Allah’a ve Rasulüne havale edip hak ve hakikati hesap gününe ertelemektir.Umulur ki bu dünyada iken Allah vicdanları  uyandırırda hak  ve hakikat perdesi insanlara açılır ve ihtilaflar ortadan kalkar.
Mü’minler arasında ortaya çıkan ihtilaflar nedeniyle nasıl bir tavır ortaya koyulacağı noktasında Rasulullah’ın bir çok tavsiyeleri olmuştur.
 Enes radıyallahu anh´den rivayet edildiğine göre; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

          "Birbirinizle ilginizi kesmeyiniz, sırt dönmeyiniz, kin tutmayınız ve haset etmeyiniz. Ey Allah´ın kulları, kardeş olunuz. Bir müslümanın, din kardeşini üç günden fazla terk edip küs durması helâl değildir." (Buhârî, Edeb 57, 58, 62; Müslim, Birr 23, 24, 28, 30-32. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 47; Tirmizî, Birr 24; İbni Mâce, Duâ 5)
 Ebû Hüreyre radıyallahu anh´den rivayet edildiğine göre; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

             "Her Pazartesi ve perşembe günü ameller Allah´a arz olunur. Din kardeşi ile arasında düşmanlık bulunan kişi dışında Allah´a şirk koşmayan her kulun günahları bağışlanır. (Meleklere) siz şu iki kişiyi birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin, buyurulur."(Müslim, Birr 36. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 47)
Peki,Müslümanlar arasında ihtilaf ve görüş farklılığı zuhur ettiğinde  ne yapmak gerekir? Böyle bir durumda nasihat etmeğe devam edilir  kesinlikle  kardeşlik bağı kesilmez. İhtilaf konusu Allah’a ve Rasulüne götürülür.Hak ve hakikatin ortaya çıkması hesap gününe bırakılır. Ta ki onlar haksız bir cana kıymamış,bir haramı işlememiş olsunlar,aleni ve açıkça şirke düşmemiş olsunlar. Nasihat edilir,doğru olan gösterilir,Allah’ın tesis ettiği bağ kopartılmaz.
Enes b. M (r.a)’den şöyle dediği rivayet olunur: Rasulullah (s.a.s):
«Mü’min kardeşine ister zalim, ister mazlum olsun yardım et!»buyurmuştur. Birisi:
«Ya Rasulallah! Şu mazlum olan kişiye yardım edebiliriz. Fakat o zalime nasıl yardım ederiz?» diye sordu. Rasulullah (s.a.s):
«Zalimin iki elinin üstünü tutarsın» diye cevap verdi.(Buhari-Müslim)
Bilinmelidir ki hiçbir siyasi,dünyevi ihtilaf;Allah’ın kıldığı kardeşliğe halel getirecek bir niteliğe ve değere sahip değildir. Zulmeden kardeşimiz zulümden elini çektiğinde tertemiz kardeşimiz olacağını unutmamak gerekir.Kin,düşmanlık,haset müslümanın hasleti değildir.
Pkk/Kemalist Neomaoist Koalisyonu!
Her ikisi de Gladio/Ergenekon projesi! Onlarında gerisinde oyun kuran olarak Siyonizmin hizmetkarı durumunda olan Mason Baronlar Cemiyeti olduğu malum. Kemalist Maocular Orduyu “Ordu Göreve” pankartlarıyla “darbeye” zorluyordu tutmadı.Pkk jitemvari eylemleriyle Kürt Sorununu barışçıl yönde çözmek isteyen İktidarın girişimlerini duraklatmayı başardı.
TGB! TKP değil!Türkiye Gençlik Birliği! Ulusalcı,Kemalist,solcu!Piri Doğu Perinçek  olan genç neomaocular! Kırdan şehre değil,şehirden Ankara’yı “ele geçirecekler” Anıtkabir Yürüyüşü bir prova! Mao’nun Uzun Yürüyüşüne öykünüyorlar yani! Barikatları “örgütlü halk kaldırdı” diyorlar! Ne Halkı!? Türkiye’nin dört bir yanından  bindirilmiş kıtalar;on bin kişi bile değiller.
Dikkat ederseniz hem Pkk eylemlerinde küçük gruplar söz konusu hem de Kemalist Cuntacıların Cumhuriyet etkinlikleri çok kalabalık görünme endişesiyle toplama kalabalıklar niteliğinde.Diyarbekirde bile halk destek vermiyor pkk eylemlerine. Dtp nin Diyarbekiğr de ağır toplarının da katıldığı “Açlık Grevine Destek” yürüyüşüne 2 milyonu aşkın bu ilde birkaç yüz militan katılabiliyor.20-25 Milyon Kürdün yaşadığı bir Türkiye’de Bdp  nin aldığı oy 2.8 milyon!O da silah zoruyla,baskı ve tehditle!
TGB yasadışı bir oluşum!Sloganları çatışma,cunta,yıkma,savaş içerikli! “Milli Mücadele”,”Milli Seferberlik” bazıları.
Doğu Perinçek Silivri’den sesleniyor;”Barikatlarınızı yıktık! İktidarınızı da yıkacağız!”
“Yıkmak” neyle!? Yasadışı yollarla!Sokak darbesiyle!
Şemdin Sakık’ın Ergenekon Yargılamalarında,Perinçek ve Yalçın Küçük hakkındaki söyledikleri çok manidardır.Sakık aynen şöyle diyor;” Eğer gerçek anlamda sorarsanız PKK'nın birinci dönem gerçek koordinatörü Doğu Perinçek'tir. İkinci dönem koordinatörü ise Yalçın Küçük'tür. Bu iki isim PKK'yı kullandı. Ben bu işin içinden geldiğim için söylüyorum"
Bir taraftan pkk hem kırsalda hem şehirlerde kaos çıkartmaya uğraşırken,Kemalist neomaocular da sokaktan harekete geçtiler.Hedef İktidarı yıpratmak yeni demokratik Anayasa çalışmasını akamete uğratmak.
Pkk anadilde eğitimi bahane ederken,Kemalist neomaoistler de Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerini bahane ederek Hükümeti yıpratmaya,demokratikleşme sürecini akamete uğratmaya ve yeni Anayasa çalışmasını engellemeye çabalıyorlar.
            Asıl tehlike medyada pusuya yatmış eski Türkiye özlemi içindeki aktörler!Elbirliği ve sözbirliği içinde sokaktaki ve dağdaki terörü ve pkk nın organizasyonu olan cezaevlerindeki açlık grevlerini savunmakla meşguller.
            Kimse ‘yahu kardeşim demokratik bir anayasa hazırlığı aşamasında toplumu germeyin,tansiyonu yükseltmeyin,sakin olun!’ demiyor.Ellerini ovuşturarak gerilimi nasıl yükseltiriz peşindeler. Özellikle chp,bdp ve ip li Kemalist Maocular, kaos için baş aktör rolünü iyi oynuyorlar. Oyunu kuran ise her zamanki gibi Siyonizmin “hizmetkarları” Mason Baronlar!

İstanbul’da;
 İsrail Rejimi Sanık Sandalyesinde!

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı`nca hazırlanan iddianamede, dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin, Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi hakkında ``Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçuna azmettirmek`` suçundan 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ile ``mala zarar vermeye azmettirmek``, ``yağma suçuna azmettirmek``, ``eziyet suçuna azmettirmek``, ``haberleşmenin engellenmesine azmettirmek``, ``kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçuna azmettirmek``, ``yaralama suçuna azmettirmek`` ve ``silahla yaralama suçuna azmettirmek`` suçlarından toplam 18 bin 32`şer yıla kadar hapis cezası isteniyor.

 Dünya da bir ilk! Siyonist Rejimin  sınırları dışında  1948 den bu yana işlediği yüzlerce SUÇ ve CİNAYET  içinde ilk kez bir Cinayetinden dolayı yargılanıyor.

Ağır ceza mahkemesi olduğu içinde ya beraat edecekler yada ağır hapis cezası alacaklar! Ondan sonra Interpol tarafından kırmızı bültende aranan  “suçlu” statüsü kazanacaklar. Yani özgürce dünyada seyahat edemeyecekler.Kimliklerini değiştirseler bile karşı istihbaratın hep takibinde olacaklar.

Sıra bu tetikçilere emri veren siyasi iradenin sahiplerine de gelecek. Netanyahu ve ilgili bakanlar ve yardımcıları da bu yargılamaya dahil edilecekler! Nereden baksanız İsrail’in  60 yıllık tarihinde en zor ve yıpratıcı bir durum olarak karşımızda bu yargılama!

Artık bundan sonra elini kolunu sallayarak operasyon dönemi bitti diyebiliriz.Yapsalar da kimse görmezden,duymazdan gelmeyecek,hukuki olarak yargılamalar yapılacaktır.Bunun  önü açıldı,korku duvarı yıkıldı.

Üzerinde durulması gereken bir diğer önemli husus; bu yargılamanın Batı içinde yer alan demokratik bir rejime sahip Türkiye’de yapılmış olmasıdır. Ne İran’da ne de Arabistan’da  yapılsaydı ciddiye alınmaz,kimsenin de umurunda olmazdı.
Ama Türkiye’de yargılama yapılıyor ve bu yargılamanın ciddi sonuçlar doğuracağını hep beraber göreceğiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bangladeş Dosyası