"Gölge
CIA"in kurucusu 15 Temmuz için ne söyledi
1996 yılında ünlü strateji
uzmanı ve siyaset bilimci George Friedman tarafından kurulan Stratfor'un kurucu
ismi Friedman 15 Temmuz darbe girişimini Business Insider'a değerlendiren bir
yazı kaleme aldı.
ODATV/04.08.2016 13:58
Kamuoyunda "gölge CIA" olarak bilinen Stratfor,
15 Temmuz’daki darbe girişiminin kritik dakikalarında Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ı hedef alan paylaşımları ve darbeciler lehine yönlendirmelerle
dikkati çekmişti. 1996 yılında ünlü strateji uzmanı ve siyaset bilimci George
Friedman tarafından kurulan Stratfor'un kurucu ismi Friedman 15 Temmuz darbe
girişimini Business Insider'a değerlendiren bir yazı kaleme aldı. Yazıda "bu yaşananlar
Türkiye'nin bölgesel anlamda ilgisini çeken konulara müdahil olma gücünü
arttıracaktır" satırları
dikkat çekti.
Yazısının Girişinde şü tespit yapıyor Friedman;” Kitabım The Nexy
100 Years -Gelecek 100 Yıl'-da
Türkiye'nin büyük bir bölgesel güç olacağını belirtmiştim. Son gelişmeler bunun
aksini göstermiş olabilir. Fakat aslında yaşananlar sözlerimi doğruluyor.”
Kitabım The Nexy
100 Years -Gelecek 100 Yıl'-da
Türkiye'nin büyük bir bölgesel güç olacağını belirtmiştim. Son gelişmeler bunun
aksini göstermiş olabilir. Fakat aslında yaşananlar sözlerimi doğruluyor.
Bölgesel bir güç olarak
ortaya çıkmak bir ulusa büyük bir baskı uyguladı. Harici değişikliklerin
gerçekliği dahili değişikliklerin yolunda olmasının nedeni. Türkiye hakkında
gördüğümüz şu: çeşitli vizyonlara sahip farklı grupların çatışması, bir grubun
darbesi, ve şimdi, bir diktatörlük.
Artan küresel gücün
kaynağı içerideki büyük güç. Fakat aynı zamanda dahili sistemi geri
besleyen de bir güç. Bu sosyal ve sorunlu politik hatlar üzerinde gerginlik
yaratıyor.
Tarihin her
esnasında benzer örnekler görüyoruz.
Meksika-ABD savaşı
Birleşmiş Milletler'i Kuzey Amerika'da bölgesel bir güç haline getirdi. Savaş
aynı zamanda sanayileşmenin ilk yıllarında itici bir güç olmuştu. Tren
yolları, telegrafla iletişim, hidrokarbonun çeşitli formları ile çalışan
çeşitli imalathanelerin doğayı ve ticareti değiştirmeye başlaması. Kuzey kendi
ekonomik ve sosyal evrimini geçirmişti. Fakat, Güney sömürge üzerine kurulu
ekonomisini ve sosyal hayatını korumak istiyordu. Bu ayrım İç Savaş'ın
çıkmasında etkili olmuştu.
Bazı düşüncelere
göre savaş ABD'nin bölgesel güç statüsüne yükselmesi neticesinde bitmişti.
Fakat bu görüş hatalıydı. 1865'ten sonra, ABD kendi ekonomik ve küresel gücünü
arttırmıştı.
Trajik olduğu
halde, İç Savaş ABD'nin yönünü değiştirmemişti. Aksine, harekete hazır haldeydi
ve mekanizeleşen toplumun yeni gerçekleri ile uğraşabilmek için yeni bir
küresel güç yapısı yaratmıştı. ABD'nin yükselişi, üzerinde olduğu kıtayı
etkilemesi sosyal dokuyu
Japonya'nın
19.yy'ın sonlarında sanayileşerek büyük bir güç haline gelmesi de göz önünde
bulundurulmalı. Japonya'nın Rusya yenilgisinin ardından, sosyal yapısı epeyce
durgun olmasına rağmen ekonomisi hızla evrim geçirmişti. Bu ise liberal
zihniyetli 'business class' ve toplumsal muhafazakar ordu arasında gerilimi
arttırmıştı.
Bölgesel ve
ekonomik güç olacağı rolüne adapte olurken Japonya istikrarsızlık
içerisindeydi. Bu durumu askeri diktatörlük dönemi takip etti.
TÜRKİYE 3 BÜYÜK STRES YAŞADI
1990'ların
sonlarından itibaren, Türkiye üç büyük stres yaşadı.
İlki, ekonomisinin
kötü olduğu bir dönemden geçti. Bu mevcut elitler ile ekonomik gücün yeni
merkezleri arasındaki gerilimin nedeni.
Politik çekişmeyi
de arttırdı. Bir tarafta, ihracata ve AB pazarına erişeme dayalı yeni bir
ekonomik düzen. Öte yanda, kendisini korumaya çalışan eski ve daha az devingen olabilen
bir sistem.
İkinci olarak,
İslam'ın politika üzerindeki rolü meselesi vardı. Mustafa Kemal Atatürk
Türkiye'yi laik toplum anlayışı üzerine inşa etmişti. Fakat 2002 senesinde,
bölgesel dinamikler değişti. Dindar Müslümanlar kendilerini ileri sürerlerken
daha fazla güç kazanmışlardı.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın partisi, AKP, Müslüman toplum için bir temsilci gibi
çalışmıştı. Ordunun bir zamanlar laisizmi korumak için anayasal sorumluluk
altında olması (Türkiye böyle bir duruma tanık olduğum yegane ülke), askerlerin
kendilerini AKP ile karşı karşıya bulmalarına neden oldu.
Üçüncüsü, ekonomik
gücü ile birlikte Türkiye'nin bölgesel politik iklimin zorlukları da artıyordu.
Bu durum Türkiye'yi bölgesel karışıklıkların içerisine sürükledi. AKP ilgisini
sınırlamaya çalıştı, fakat bu durum ABD ve öteki uluslarla arasında gerilim
yarattı. Suriye, Irak, Balkanlar, Kafkasya ve Karadeniz, Türkiye'nin her
birinde başı derde girdi.
AKP ve ordu
arasında mevcut bir gerilim var. Eski ve yeni zenginler ile İstanbul'un
laikleri ile Anadolu'nun muhafazakarları arasında da çeşitli gerilimler
bulunuyor.
Müslüman toplumun
kendisine daha fazla güvenmesi ile birlikte, askeri laisizmi sürdürmenin daha
fazla yolu kalmadı. Buna rağmen halen ordu Türk politikasının bir parçasıdır,
ve subayları kendilerine laisizme adamışlardır.
Türkiye artık
dindar Müslümanlar için de bir yer açtı. Eski Avrupa yanlısı elitler ve
Avrupa'dan kuşku duyan ortaya yeni çıkan güç arasındaki gerilim artıyordu.
Türkiye aynı
zamanda bölgesel gücünü de yönetmeye başlamıştı. Atılan ilk adım ABD ile arasındaki
ilişkiyi tekrar tanımlayacaktı. Ordu, ABD yanlısıydı, Erdoğan ise Amerika'nın
bölgedeki ajandası ile çatışmak istemiyordu.
Harici baskılar
ve içerideki sosyal değişim istikrarsız bir durum yarattı. Türkiye'nin
politik içeriğinin uçucu karışımı patlayıcı bir etkiye neden oldu.
ŞİMDİYE KADAR İÇ ZAVAŞ ÇIKMADI
İç savaş çıkmadı,
en azından şimdiye kadar, ve asker kendi diktatörlüğünü dayatacak güçte
değildi. Fakat yeni gerçekler bu tip bir durumla uğraşmayı gerektirdi.
Pek çok kimse bu
kalkışmanın gerçek ya da Erdoğan tarafından sahnelenmiş bir oyun olup
olmadığını soruyor. Oldukça ilginç bir soru. Gerçek şudur ki her şekilde, bir
diktatörlük ortaya çıktı ve devleti OHAL konumuna getirdi.
Erdoğan şu anda
muhalifleri üzerinde büyük bir temizlik hareketini yönetiyor. Hem de bu
muhalifler ordunun içerisinde olmalarına rağmen. Türk toplumu bu anlamda
dönüşüm geçiriyor.
OHAL yasal olarak
üç ay sürebilir fakat artabilir de. Ya da yeni kanunlar aracılığı ile
diktatörlüğe geçmeyi haklı çıkarmak üzere kullanılabilir.
Sürecin sonuna
gelindiğinde diktatörlüğe ihtiyaç da olmayacaktır. Erdoğan kendisine muhalif
olan kesimi bütünüyle haklamış olacak. Bu konunun Erdoğan ile ilgili olduğunu
düşünmek hiç de zor değil. Fakat bu bir hata olabilir.
Gördüğümüz şey
başarıyla gerçekleştirilmiş pek çok şeyden kaynaklanan büyük baskı altında
çırpınan bir sistem.
ABD İç Savaş ve
Japon militarizmi gösteriyor ki, bu kasılmalar uzun süren etkilerdir.
Fakat mesele bir
şeyin doğru ya da yanlış olup olmadığında değil.
Atatürk'ün kurduğu
devlet uzun soluklu olamadı. 1920'lerin Avrupa yanlısı laisizmi artık
zayıfladı.
Ekonomik patlama
elitlerin kapalı alanlarına yeni oyuncular soktu. Ordu Türk siyasi hayatının
denetmeni rolünü daha fazla oynayamaz oldu. Bu günlerde bir bitiş yaşanıyor,
fakat pek de sessiz bir son değil. Erdoğan şimdilerde geçmişin cenazesini
kaldırmaya çalışıyor.
Fakat Türk toplumu
bu gelişmeleri bir hata olarak görmüyor, bölgesel güç olmalarına engel de
olacak gibi görünmüyor. Bilakis bu yaşananlar Türkiye'nin bölgesel anlamda
ilgisini çeken konulara müdahil olma gücünü arttıracaktır.
George Friedman – Business Insider
Çeviri: Şıvan Okçuoğlu
Odatv.com
Yorumlar
Yorum Gönder