Fethullah Gülen Fenomeni
Yine ayni çizik Plak gündemde. Yine Müslümanlar arası gereksiz ve boş tartışma ortamı. Yine  zalimin zulmü mahkum edilmeliyken yine bir sis perdeiyle  muazzam bir Erdem Hareketini töhmet altına sokmaya matuf açıklamalar! Öteden beri İslamcıların  nazarındaki Fethullah Gülen imajı ile laik seküler elitler gözündeki imajı ve tabii taraftarları nezdindeki görüntüsü hep farklı farklı olmuştur. Hatta taraftarları arasında bile  Fethullah Gülen algısı farklı farklıdır. Bu O’nun  muğlak bir dini söyleminden ve değişken sabitelerinden kaynaklanmaktadır. Ama  Gülen’in tek sabitesi kurulu devletlere olan sadık itaatkar tavrıdır. ‘ululemre’ itaat! Bunun temelinde de, Müslüman ana kitleye aykırı gelen görüş ve tavırlarının gerisinde; Üstadı Saidi Nursi’nin;” Zamanımız imanı kurtarma zamanıdır!” temelli stratejisidir.  Bu dini anlayışa göre; modern dönemde, ilmihallerdeki iman ilkeleri ve bir kısım ibadetler dışında İslamın uygulanabilirliği imkanı kalmamıştır. İnsanlar deccaliyet  baskısıyla irdidat ve dinsizlik  tehlikesine sürüklenmektedir. Devir imanı kurtarma devridir! İmanını kurtaran kazanacaktır. Bu endişeyle   Risale-i Nur;  iman hakikatleri üzerine kurgulanmış bir çalışmadır. Siyasetten, devlet olmaktan, cihattan, infaktan, sosyal adaletten, mazlumlara yardımdan, devlet otoritelerine karşı durmak gibi bir gündem maddesine sahip değildir. Tüm bunlar  iman hakikatleri ile ilgili görülmemektedir. Bu nedenle Kur’anın  Mü’min tanımlamasına karşılık; “müsbet insan” tanımlaması bu camiada  ‘Mü’min’ kavramından çok daha aktüeldir ve  adeta müslüman ve mü’min yerine kullanılmaktadır. Müsbet insan; iman hakikatlerine karşı çıkmayan, amellerinde eksiklikler olsa da inancı olan  kimsedir. Oysa ki; Kur’an ve Sünnet’te böyle bir tabir ve ölçü bulunmamaktadır. Yani İslama karşı çıkmayan, herhan gibi bir  Allah inancı olan insanların amellerine bakılmaksızın  iyi insane sayılacağına dair bir bilgi ve işarete  Kur’anda rastlayamıyoruz. Erdemli insanlardan bahsedilirki, Mü’minlerin bazı vazıflarına, zulme karşı çıkması, mazlumdan yana olması gibi önemli bir fedakarlık söz konusu olan konularda özveriyle davranan kişiler önemsenmiştir. 
Fethullah Gülen’in; İHH nın Gazze İnsani Yardım Konvoyu ile ilgili açıklamalarının  neden Olaydan üç dört gün sonra servis yapıldığı üzerinde durulmalıdır. Eğer bu açıklamaların temelinde Müslümanların zarar görmesi endişesi varsa,  Hoca bu açıklamaları neden ilgililere hitaben basın yoluyla göndermedi!? Olay olup bittikten sonra böyle bir açıklamanın, müslümanlar arasında kargaşaya sebebiyet verebileceği hiçmi düşünülmedi!?  Eğer denilirseki bu mülakat Olaydan yani 31.05.2010  tarihinden önce verilmişti, o halde  İHH İnsani Yardım Gemileri, Gazze Limanına girmiş olsaydı, bu açıklama ne anlama gelecekti?
Hatırlanacağı gibi 30 Yıldır, Fethullah Gülen her kritik ve sıcak ortamda sessizliğini bozuyor ve öyle bir gündem oluşturuyorki, Müslümanların ekseriyatı tarafından haklı tepkilerine neden olmuştur! Bu,  anılan sure için de onlarca kez  biteviye tekrarlanmış bir tavırdır. Oysa Fethullah Gülen’den beklenen bu tavrını gözden geçirerek bir özeleştiri yapmaktır. Bu son açıklaması;  Gazze’deki İnsanlık dışı uygulamayı ve Siyonist İsrail gerçeğini tam olarak anlayamamış bir zihni ortaya koymaktadır. Ve tabii ki ‘Sivil insiyatif, sivil direniş’ ve  Terör  Devleti Otoritelerinin barış hamleleri ile meşruiyetsizliklerinin afişe edilmesinin ne denli önemli bir mücadele yöntemi olduğunun anlaşılamamasınıda!

Yorumlar

  1. Fethullah Gülen'in İslamcı Cenahı rahatsız eden ve 'Cemaati'Türkiye Toplumunun gerisine düşüren Wall Street Journal'deki ifadeleri ile ilgili 07 Haziran günü Zaman köşesinde İslamcıların yakından tanıdığı ve Cemaat'in önemli kalemlerinden Ali Ünal'den geldi:"Gazze'ye özgürlük filosu konusundaki şahsî düşünceme gelince: Filoda bulunmak isterdim, bulunamadım. Ama uğurlamada bulundum; İsrail başkonsolosluğu önündeki gösterilere bir gece katılıp sadece dua ettim. Bu kadarcık bir iştirakim olmasaydı, kendimi vicdanımda sürekli mahkûm hissederdim.

    Neo-İslâmcı kesimden bazıları, zamanla biraz da cemaat hareketlerinden etkilenmeyle müsbet faaliyetlere giriştiler. Nihayet, Gazze'ye özgürlük filosuyla Gazze ve Filistin trajedisi, İsrail'in kanun tanımazlığı, acımasızlığı, bir defa daha dünya gündemine geldi. İsrail, kendisini dünyada mahkûm eden büyük yanlışlara sürüklediği gibi, Türkiye karşısında bileği bir defa daha büküldü; bir defa daha büyük ölçüde mazlum, mağdur ve samimiyet kazandı. Türkiye baştan filoya resmen destek verseydi, İsrail'le ta baştan resmen karşı karşıya gelirdi ve bir çıkmaza sürüklenebilirdi. Gazze'ye seferi düzenleyenler de, hükümetimiz de akıl dolu davrandı. Mısır, hem kendisini kurtarmak hem İsrail'i rahatlatmak için Gazze'ye yardım kapısını açma mecburiyeti hissetti. Bilinen fakat resmen dile getirilemeyen İsrail-PKK bağlantısı resmen dile getirilir oldu ve gündeme oturdu. Şehitlerimiz de, Allah rahmet etsin, asla boşa ölmedi. Yapılan, bir kahramanlıktır." diyerek hem gönül almış oldu hemde durum düzeltmesi yaptı.
    Tartışmanın İHH cenahındaki muhatabı Sayın Bülent Yıldırım ise noktayı koyarak gereksiz tartışmayı bitirme olgunluğunu göstermiştir: “Fethullah Gülen Hocaefendi bizim için çok değerli bir kanaat önderidir. Söz konusu beyanat kendi görüşleridir. Saygı duyuyoruz”
    İlk kez Cemaat altan alan bir tavır sergilemiş ve özür dilemiş olduğu anlaşılmaktadır.Bu da iyi bir gelişme doğrusu!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bangladeş Dosyası