Ali Şiası, Safevi Şiası ve
Suriye katliamları
“Özetle söylemek istediğim şu, Safevi Şiası’nın Ali
Şiası’na galip gelmesini önlemeliyiz. Safevi Şiası çıkarcıdır, ulusalcıdır ve
zalim sultaların yanında yer alır. Ali Şiası ve İmam Hüseyin’in taraftarı olmak
ise Allah’a dayanır, ümmetçidir ve zalim sultanlara asla sırt dayanmaz.
Unutmayın ki, İmam Hüseyin Allah için ve Adalet için
ayaklandı, zalimlere ve onların rejimlerine asla sırt dayamadı. Onların asla
taraftarı ve savunucusu olmadı. Bir zalim rejim uğruna İslam’ın ve ümmetin
değerlerini asla ezip geçmedi. Ali Şiası ve gerçek Sünnilik bir insan kanı
dökülmesin diye zalim rejimleri feda eder… Sahte Sünnilik Yezidin yaptıklarını
içtihad hatası olarak tevil eder, sahte Şiilik de Esedin yaptıklarını hattı
direniş diye tevil eder. Her iki tevilin de kapısı zalime desteğe çıkar... Yüce
Allah şöyle buyurmaktadır: 'Velâ udvâne illâ ale'z-zâlimîn / Sadece zalime
düşmanlık vardır.'”
Geçen aylarda bir dost meclisinde uzun bir hasbihale dalmıştık. Meclisteki arkadaşlardan bazısı İran’ın Kum şehrinde ve Tahran üniversitesinden okumuş değerli arkadaşlardan oluşuyordu. Konu dönüp dolaşıp Suriye konusuna geldi. Gerçi şu son aylarda benim olduğum ortamda Suriye konusuna girilmemesi zaten abes sayılırdı. Her zaman olduğu gibi tahrik edici sorularla İran’ın Suriye konusunda aldığı tavrı ve Esed yönetimi olan ilişkilerini, İran’ı çok yakından tanıyan arkadaşlardan dinlemek istemiştim...
Sorular
ardından gelen cevapları sohbeti epey koyulaştırdı. Arkadaşların tümü, İran
İslam Cumhuriyetinin tavrını eleştiriyor ve soğuk kanlı bir şekilde biz bu
tavrın neden aldığını biliyoruz ama bunu Sünni dünyaya anlatmamız çok zor.
Çünkü Sünni dünya İran’ı tanımıyor ve oradaki düşüncenin döndüğü ekseni
anlaması şimdilik çok zor diyorlar. Uzun felsefik ve kelami konulardan sonra
dostları daha anlaşılır bir şekilde konuşmaya davet ettim. Sonra aralarından
biri değerli kardeşim Suriye’yi anlamak istiyorsan ““Safevi Şiası” ve “Ali
Şiası” arasındaki farkı çok iyi anla. Bu seni hakiki neticeye götürecektir”
dedi.
Sohbet
sonrası arkadışın berlirttiği konuyu araştırmaya koyuldum. Çok önemli verilere
ulaştım. Safevi Şiası tıpkı Emevi Sünniliği gibi çıkarcı, milliyetçi, mezhepçi
ve sulta yanlısıydı. Ali Şiası, 4 halife ve 4 İmam’ın yolunda olan Sünnilik ise
her şeyde Allah rızasını gözeten, ümmetçi, mezhep yerine İslam’ı öncelikleyen
ve zalimlere meydan okuyanlardı.
Sonra “Ali
Şiası ve Safevi Şiası” arasındaki farkı anlatan birçok alimin eserinin olduğunu
gördüm. Bu konuda Seyyid Muhsin el-Emin el-Amili (Ö: 1954), Ayetullah Burucerdi
(Ö: 1961), Seyyid Muhammed Ali eş-Şehristani (Ö: 1967), Ali Şeriati (Ö: 1977),
Ayetullah Murtaza Mutahhari (Ş: 1979), Ayetullah Mahmud Talakani (Ö: 1979) ve
Muhammed Hüseyin Fadlallah (Ö: 2010) birçok eser kaleme almıştı.
Bütün bu
alimler ve benzerleri Ali Şiası’nı Safevi Şiası’ndan ayırmak için çaba
sarfetmişlerdi. Bu alimlerin ıslah çalışmalarının başında Ali Şiası’nın içine
sızmış olan tarihsel hurafelerden arındırmak, sahabelere küfrü yasaklamak ve en
önemlisi çıkarcı Fars milliyetçiliğini bu düşünceden beri tutmaktı. Üstad Ali
Şeriati “Ali Şiası Safevi Şiası” ve üstad Mutahhari “Hamase-i Hüseynî / İmam
Hüseyin ve Kerbela” bunun son güzel örnekleri sayılıyor.
Aslında
Emevi Sünniliği ile 4 Halife ve 4 Mezheb İmam’ın ortaya koyduğu Sünnilik gibi
Safevi Şiası ve Ali Şiası üzerinden çok durulmayı hakkediyor. Çünkü konuları
iyi deştiğimizde Şiilik ve Sünnilik birçok noktada birbirine çok yaklaşmış
oluyor. Mesela Hindistanlı Şii alim Hacı Mirza Hüseyin Nuri “Lü’lü ve Mercan”
isimli kitabında feryat ettiği şu sözler üzerinde derin derin düşünmeyi
hakketmiyor mu?; “Bugün Hz. Hüseyin (as)’in yasını tutmak gerekir. Asrımızda
Hüseyin için geçmişte bulunmayan bir yas türü daha ortaya çıkmış. O da, Kerbela
vakası hakkında uydurulan ve kimsenin önünü alamadığı, bunca yalanlardır. Fakat
bu ağlamak, o günde onun aziz vücuduna indirilen kılıç ve mızrak darbeleri için
değil onun hakkında uydurulan yalanlar içindir.”
Kitabının
önsözünde de şöyle yazıyor: “Hindistan’ın büyük alimlerinden biri bana mektup
yazarak, Hindistan’da söylenen yalan mersiyelerden dolayı şikayet etmiş, bu
yalanların önüne geçmek için bir şeyler yapmayı, bir kitap yazmayı benden rica
etmişti.” Merhum Hacı Mirza Hüseyin sonra şöyle devam ediyor: “Hintli alim
zannediyor ki, sadece Hindistan’a giden mersiye okuyanlar ve bazı hocalar
gerçek olmayan şeyleri anlatıyorlar. Bilmiyorlar ki, su kaynağından bulanık.
Yalan mersiyelerin merkezi, Kerbela, Necef, İran; yani Şii merkezlerinin
tümüdür.”
Yukarıdaki
alıntıyı Üstad Mutahhari’nin Aşura ve Kerbela olayı hakkında tahrifleri anlattığı
“İmam Hüseyin ve Kerbela” adlı kitabının 48 ve 49. sahifelerinden alıntıladık.
Üstad Ali
Şeriati de “Ali Şiası ve Safevi Şiası” arasındaki farkı kitabının son bölümünde
çok bariz bir şekilde ortaya koyuyor. Şeriati, Safevî ruhaniliğini; üzerine Ali
Şiası gömleği giydirilmiş fakat içi tamamıyla boşaltılmış bir "halkı
pasifize etme politikası" olarak görür. Bu o kadar büyük bir ustalıkla
yapılmıştır ki, halk inandığı şeyin Ali Şiası olduğunu sanmakta fakat
uygulamada Safevî Şiasının istediklerini yapmaktadır. Bu minvalde
"Kerbelâ" hadisesinden "Yas" günlerine, Zeyneb’i,
Hüseyin'i, Fatımâ'yı sevmekten Ali'yi sevmeye her şey sembolleştirilmiştir.
Aynı metot Şia İmamlarını algılamada da uygulanmış ve Şeriati'nin deyimiyle
Safevî ruhaniliği "Halkın imamlara bağlantısında sevgiyi, bilginin yerine
geçirmiştir." Çünkü bilmeden sevmek halkın dizginlerini ellerinde
tutmalarını kolaylaştırmaktadır. Şeriati kitabında, Gulat Şiiliğe yani Aşırı
Şia’ya ise neredeyse değinmiyor. Bunun sebebini "Gulat Şiiliğin kökeni
cehalet olduğu için ilgilenmiyorum" şeklinde açıklıyor, Safevî Şiası'nın
ise "bilinçlice ve âlimce yapılmış ve kökeni doğrudan doğruya zulüm olan
Şiilikten" olmasından ötürü konuşulması/anlatılması gerektiğine inanıyor.
Şimdi tüm
anlattıklarımı ideal politik ve real politik arasında sıkışan İran İslam
Cumhuriyeti’nin politikalarına vurun. O zaman birçok şey size daha açık
görünecektir. Bugün İran dışında rehbere biat etmiş olan birçok kişi dahi
vicdanen ve Hüseyni mektebin onlara öğrettikleri doğrultusunda Suriye halkının
yanında yer alması gerektiğini hissetmesine rağmen tartışılmaz biat kültürü
onları bundan alı koymaktadır. İran İslam Cumhuriyeti’nin özü itibariyle ideal
politiktir ve anayasası da bu eksendedir. Fakat, İran’ın Hama Katliamı,
Çeçenistan savaşı, Irak ve Afganistan işgali, Ermenistan ile ilişkileri ve
Sünni bölgelerde Şiilik çalışmalarını yoğunlaştırması İran’ın gerektiğinde
“ulusal çıkar”larını da önceliklediğini ortaya koyuyor.
Hele İran’ın
tüm Arap dünyasındaki ayaklanmaları desteklemesine rağmen Suriye’deki
Müslümanlara yıllardır kan kusturan zalim Esed yönetimine destek vermesi
Fas’tan Endonezya’ya ümmetin tüm evlatlarını şoke etti. Bu yetmezmiş gibi
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın “Suriye’de kimse öldürülmüyor bunlar sadece
birer oyun demesi” tüm ümmetin bağrında İran’a ve Hizbullah’a sevgisini alıp
götürdü. Geçen yıllarda evine Nasrallah’ın resimlerini asanlar, şimdilerde
resimler çöplere atıyor.
Suriye
konusunda ulusal çıkarını öncelikleyen İran, her ne kadar Hamas Suriye’nin
yanında ve Suriye İhvan’ı Mısır İhvan’ından farklı yalanlarına başvursa da çok
iyi biliyor ki, Esed rejimi çok yakında çökecek ve ümmet Suriye’de akan
kanların hesabını bir bir soracaktır.
Özetle
söylemek istediğim şu, Safevi Şiası’nın Ali Şiası’na galip gelmesini
önlemeliyiz. Safevi Şiası çıkarcıdır, ulusalcıdır ve zalim sultaların yanında
yer alır. Ali Şiası ve İmam Hüseyin’in taraftarı olmak ise Allah’a dayanır,
ümmetçidir ve zalim sultanlara asla sırt dayanmaz.
Unutmayın
ki, İmam Hüseyin Allah için ve Adalet için ayaklandı, zalimlere ve onların
rejimlerine asla sırt dayamadı. Onların asla taraftarı ve savunucusu olmadı.
Bir zalim rejim uğruna İslam’ın ve ümmetin değerlerini asla ezip geçmedi. Ali
Şiası ve gerçek Sünnilik bir insan kanı dökülmesin diye zalim rejimleri feda
eder… Sahte Sünnilik Yezidin yaptıklarını içtihad hatası olarak tevil eder,
sahte Şiilik de Esedin yaptıklarını hattı direniş diye tevil eder. Her iki
tevilin de kapısı zalime desteğe çıkar... Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: 'Velâ
udvâne illâ ale'z-zâlimîn / Sadece zalime düşmanlık vardır.'
O halde
hadin gelin, Ali Şiası’nı çıkarcı, mezhebçi ve ulusalcı Safevi Şiası’nı alt
etmesi için destek verelim….
*Araştırmacı - Yazar. İslami ilimler üzerine araştırma yapan bir vakıfta kelam ve mantık üzerine araştırmalar yapmaktadır.
*Araştırmacı - Yazar. İslami ilimler üzerine araştırma yapan bir vakıfta kelam ve mantık üzerine araştırmalar yapmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder