O C A K H A S B İ H A L İ
Atilla
Morçol;Konya/15.01.2013
ŞİMDİ
BARIŞ ve KARDEŞLİK ZAMANI!
2012 Yazı terörle
mücadelede 30 yılın en sıcak yazını geçirdik. Ağır kış şartlarında hala
operasyonlar sürüyor. Bilanço Pkk açısından
berbat! Karataş’ın yaz başında bahsettiği 400 Km lik alan hakimiyetinden
eser yok ve 2012 de pkk güçlerinin 1/5
ini kaybetmiş durumda. Kçk operasyonları nı da sayarsak Pkk hem şehirde bitti
hem de dağda.Dikkat edin Eylül ayından bu yana ciddi hiçbir eylem yapamadı.
Tamda bu safhada Eylül
Ayında Öcalan’dan gelen mektup, Başbakanı harekete geçirdi. Ben Başbakanında
Cumhurbaşkanı Gül’ünde taa başından beri ve hala Barış ve esenlikten yana
olduğuna inanıyorum. Çünkü barış ve esenlikten yana olmak İslam olmanın bir
gereğidir.
Pkk adım atamaz hale
geldiği ve tüm inisiyatifin güvenlik güçlerinde olduğu bir vasatta Devletin
“Barış” görüşmeleri için Mit müsteşarını
Öcalan’a göndermesi iyi niyetin bir delili niteliğindedir. Bunu tüm Kürt
halkının görmesi ve takdir etmesi hakşinaslık gereğidir.
Şimdi eğer süreç sabote
edilmezse hep birlikte Pkk/Bdp/DTK nın
barış,birlikte yaşam isteyip istemedikleri test edilmiş olacaktır. Ve
hep birlikte Pkk nın,Türkiye’nin
bölgesel güç olmasını engellemek isteyen “güçlerin” elinde taşeron
olarak kullanılan bir örgüt olduğu iddiası da ayni zamanda test edilmiş
olacaktır.
Başbakanın bu aşamada
Öcalan’ın salıverilmeyeceği ve ev hapsi seçeneği devre dışı bırakması terör
mağduru on binlerce vatandaşın yüreğine su serpmiştir. Öyle de olmalıdır.
Barışın getireceği iyimser hava bu konudaki beklentileri bir şekilde
karşılayacak düzenlemeleri de beraberinde getirecektir. Şimdiden Öcalan serbest
kalmalı ya da ev hapsi dayatması Barış Sürecini yokuşa sürmek anlamına
gelecektir.
Eğer gerçekten Pkk
taşeron bir örgüt değilse ve Kürt halkının haklarından başka bir şey
gözetmiyorsa 2013 Yazı çatışmasız ve kayıpsız geçer,yıl sonunda da pkk silah
bırakmasa silahlı güçlerini tamamen sınır ötesine geçirerek çatışmalar tamamen
kesilerek barış süreci kamilen işleyecektiğr.
Temennimiz ve dualarımız Kürt ve Türk halklarının barışa ve huzura kavuşmasıdır.Barış sağlandıktan sonra halkların tüm potansiyeli Türkiye demokrasisinin standartlarını yükseltmeğe odaklanarak; eşitlik,adalet ve özgürlük temelinde bir siyasal sistemi hep birlikte oluşturacağız.
Temennimiz ve dualarımız Kürt ve Türk halklarının barışa ve huzura kavuşmasıdır.Barış sağlandıktan sonra halkların tüm potansiyeli Türkiye demokrasisinin standartlarını yükseltmeğe odaklanarak; eşitlik,adalet ve özgürlük temelinde bir siyasal sistemi hep birlikte oluşturacağız.
Demokrasi bunun için
önemlidir.
28
ŞUBAT ŞEBEKESİ HESAP VERİYOR!
Ne kadar ahlaksız ve
korkak oldukları darbe ve Ergenekon yargılamalarıyla ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin
başına tebelleş olmuş bu seçkinci ulusalcı/darbeci/laikçi ve de Kemalist
zorba/çamur elit,yaptıklarının arkasında
bile duramayacak kadar iki, yüzlü ahlaksızlık örneği sergiliyorlar.
Karadayı “yaşlılığı” nedeniyle şartlı serbest
bırakıldı. Her hafta imzalı yoklamaya tabi tutulacak. Saatler süren ve 80
soruya cevap veren kudretsiz sabık general,ifadesinde özet;”BÇG den haberim
yoktur,aslarım yetkilerinin dışına çıkmıştır,28 şubat bir darbe değildir,Ben
Başkana ve Cumhur başkanına bağlıyım,yapılanlar Cumhur başkanının onayı ile
yapılmıştır!” diyerek 28 Şubat sürecindeki tüm tezlerini inkar ederek tekzib
etmiştir.
Kenan Evren kadar bile
olamadılar; “evet 28 Şubat pos modern
darbedir!İrtica tehlikesi söz konusuydu ve Ordu olarak Cumhuriyeti
koruma ve kollama görevimiz vardı!” deme
cesareti ve liderliğini, sabık generaller; Karadayı’da Ç.Birde,Özkasnak’ta gösteremediler.
Şimdi Ordu içindeki
mikroplardan ve bulaşıcı hastalıklardan kurtuluyor. Kurtuldukça güçleniyor ve
sağlığına kavuşuyor. Kavuştukça da terörle daha etkin mücadele edebiliyor.
Türkiye’de 2007 en
buyana gözlemlediğimiz değişim; demokratik siyasetin mütref/azgın oligarşiden
daha güçlü olduğunu göstermiştir. Halka dayanmak Hakka dayanmaktır. Allah
adildir adalete yönelenleri sever. Hiçbir egemen zulümle abad olamaz.
Zorbalığın ve zulmün ömrü kısadır. Örümcek
ağı gibi tabiatı zayıftır.
BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN AFRİKA GEZİSİ
Başbakanın Afrika gezisindeki karşılanması
ve Afrika Halklarına mesajı;mazlum halkların umutla bakışını ve
emperyalizm karşıtlığını ile İslam Ahlakının içselleştirildiğini bir kez daha
gözler önüne sermiştir.
Resmi temaslarda bulunmak üzere Gabon'a
gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gabon
Millet Meclisi'nde;” "Sular yükseldikçe, balıklar karıncaları yer. Sular
çekilince de karıncalar balıkları yer" dedi ve "Kimsenin bugünkü
gücüne ve üstünlüğüne güvenmemesini, zira kimin kimi yiyeceğinin suyun akışına
bağlı olduğunu" ifade etti.
Afrikayı sömüren ülkelere de sert ve aşağılayıcı eleştiriler yönelten Erdoğan;”
"Şundan hiç şüphem yok. Zamanı geldiğinde tarih, Afrika'nın
elmaslarını, altınlarını, yer altı zenginliklerini, hatta doymayıp Afrika'nın
insanlarını alıp, geride kalanlara yoksulluğu terk edenlere hesabını mutlaka
ama mutlaka soracaktır" diyerek antiemperyalist tutumunu bir kez daha
göstermiş oldu.
Başbakan devamla;” Şu hususun da
özellikle altını çiziyorum; Türkiyeli büyük mütefekkir, Afrika
aşığı Fethi Gemuhluoğlu'nun ifade ettiği gibi, dinleri, dilleri ve ırkları ne
olursa olsun yeryüzünde her milletin hürriyet ve istiklaline kavuşması, bizleri
istiklalin karasevdalı aşığı bir millet olarak ancak mesut eder" şeklinde
konuştu.
Türkiye nerden nerelere geldi. Bunun
görülmesi ve takdir edilmesi ahlaki bir yükümlülüktür. Nimete burun kıvırmak
nankörlüktür.Ve Allah nankörleri sevmez!
BDP nin Hali Pür
Melali; İKİ ARADA BİR DEREDE!
Bdp
eş başkanı Nurettin Demirtaş; İmralı görüşmelerini değerlendirdiği ilk grup
toplantısında yaptığı konuşmada ve özellikle de akşam saatlerinde Cnn Türk’te
Payzına verdiği mülakatta; sorunun çözümünde samimi oldukları noktasında %90
olumlu not almıştır.
Erdoğan
Hükümetinin Pkk terörü ile Kürt sorununu biri birinden ayırarak, Kürt Sorununu
demokratikleşme ile pkk terörünü ise demokrasi ve hukuk dairesinde bir
mücadeleyle çözme yöntemi bilinen bir husustur. Ve Ordunun kendi sınırları
içine çekilmesi ile normalleşen siyaset/ordu ilişkileri sayesinde ve daha da
önemlisi Güvenlik konusunda İktidarın ön alarak siyaset ve yöntem belirlemesi
sayesinde terörle mücadele de 30 yılın en ciddi ve etkili mücadelesi son iki
yılda verilmiştir. Sonuç olarak 2012 yılında 700 ün üzerinde kayıp (bunun 150
kadarı sağ teslim alınmıştır) uyuşturucu
ticareti sekteye uğratılmış, şehir yapılanması darmadağın edilmiştir.
Kapalı
kapılar arkasında Uluslar arası güçler Pkk nın tasfiyesine yönelik karar mı
almışlardır? Hükümetin özellikle de
Başbakanın “karşı tarafın” tutumunu umursamaz bir şekilde kesin bir
dille “bu cerahat kurutulacaktır”
açıklaması manidar değilmidir?
Sanki pkk isterse barışa yanaşsın der gibi bir söylem ne anlama gelmektedir. Yada “onlara barış
süreci ile canlarını bağışlıyor,yaşamalarını garanti ediyoruz!” ile Başbakan ne
demek istemektedir?
Bdp
liler tarafında şahinler inde kapalı kapılar arkasında olup bitenden haberi var
da onlarda rest çekiyormuş gibi bir
söylem geliştirirken, mutediller daha
temkinli ve daha “Türkiyeci” bir üslub yeğlemektedirler. Örneğin Aysel Tuğluk Paris’e hareketinde yaptığı açıklama partili
şahinlerin ve Diasporanın aksine Paris suikastı ile ilgili olarak aynen şu
değerlendirmeyi yapmıştır;
“Bazı güç odakları Türkiye’nin Kürt meselesini çözmüş güçlü
bir Türkiye olmasını istemiyor da olabilir.” dedi. Özellikle İmralı
görüşmelerinin başladığı süreçte böyle bir cinayetin yapılmış olduğuna dikkat
çeken Aysel Tuğluk, “Kürt ve Türk kardeşliğini istemeyen güçler olduğu açıktır.
Biz Kürtler ve Türkler ne zaman konuşmaya başlasak, provokasyonlar devreye
giriyor ve bu sürecin ilerlemesini engellemeye çalışıyorlar.”
İyi
ama terörü esas almış bir hareket istihbarat örgütlerinin aleti olmağa
mahkumdur ve ne kadar ulvi amaçları olsa da eninde sonunda kirli işlere
bulaşacağı kaçınılmazdır.
Dolayısıyla
artık pkk nın tasfiye edilmesi Türkiye’den
çok başta Öcalan olmak üzere halihazırda
“Dağa” çıkmamış,henüz eline silah almamış ayrılıkçı Kürtlerin işine
yarayacaktır.
DGS’ zaruretin kanunu yarattığı her yerde’
Fransa istihbaratının
bağlı olduğu Dış Güvenlik Genel Müdürlüğü logosu; istihbarat dünyasını yani
kurtluğun töresini pek güzel özetlemiştir. Kurtlukta hukuk yoktur, sadakat yoktur,
dava yoktur. Sadece menfaatler vardır. Kimi, zaman örgütün, kimi zaman liderin,
kimi zaman bir militanın. Tehdit, menfaat, ayartma kimin eli kimin cebinde bir kargaşa
yaratır. Ama güçlü olan kullanır.
Yeni Şafaktan Abdulkadir
Selvi, Paris İnfazları ile ilgili özellikle Pkk yı töhmet altında bırakan çok
önemli sorular sordu.(Bakınız ‘Paris
Suikastı Aydınlatılmayacak’ başlıklı yazısı) Bakalım buna cevap gelecekmi? Zannetmiyorum ki
gelsin. Zira bu sorulara cevap aramak peşinen Pkk nın bu infazlarda rolünü kabul
etmesi anlamına gelecektir. Hoş cevap verilmese yani soruşturma yapılmayarak
üzeri, örtülse de fark etmeyecek. Örgüt Fransız istihbaratı kadar v bu işin
altında kalacaktır. Bundan da önemlisi pkk ortadan çatırdayarak bölünecektir.
Kim bilir beklide Fransız istihbaratı bu infazları pkk bölünsün diye planlamıştır.
Ve örgüt içindeki Barış karşıtlarından yararlanılmıştır. Bunu da önümüzdeki
günlerde göreceğiz. Sakine Cansız’a Örgüt tarafından tahsis edilen iki koruma
bu operasyonda kilit rol oynadıkları kesin.
Üç maktulün
cenazeleri vatanlarında toprağa verilecek. Bu güzel ve insani bir durum.
Devletin büyük bir toleransla bu cenaze törenlerine ne olursa olsun müdahale
etmemesi gerekir. Özellikle Bdp (ki bu tören onların kontrolünde ve
organizasyonunda yapılacaktır.) de provokasyonlara meydan vermeyecek tedbirleri
alarak Kürt Halkına yakışır bir vakarla cenazeleri defin işini gerçekleştirmesi
şarttır. Bir musibetten hayır doğurma niyeti olanlar bu hassasiyeti
gösterirler. Bu açıdan hem Devlet hem de Bdp bakalım bu sınavı verebilecek mi?
Umarız ki verirler.
Tüketim, Tasarruf, İsraf
Ya da; İslam ve diğerleri.
İnsan ihtiyaçlarını gidermek ya da gösteriş için
tüketir. Hem ihtiyaç karşılansın hem de biraz daha fazla harcayarak gösteriş ve
sınıf üstünlüğü olsun maksatlı insanlarda az değildir. Allahın verdiği mal ve
mülk metaı gurur vesilesi yapılarak adeta bir ırkçılık davası güdüldüğü
malumdur.
Müslüman tahayyülünde
mefluç olmuş iki kavram; israf ve tasarruf. İsraf neredeyse sadakanın fazlası
için bile kullanılır olmuştur. Tasarruf ise biriktirme/kenz şeklinde tahrif
edilmiştir. Oysa İslam’da israf; nefsanî ve şeytani saçıp savurmadır. Tasarruf
ise Allah Rızasını gözeterek yapılan tüm harcamaları kapsar.
İslam’ın Mülk ve Servet
Anlayışı hiçbir beşeri ideoloji ile mukayese edilmeyecek derecede üstündür.
İnsani, vicdani açıdan müstesna bir mevkidedir.
İslam ile kapitalizm
zıt iki kutuptur. İslam ile marksizmin zıtlığı gibi. Kapitalizm serveti ve
şehveti putlaştırarak kitleleri bu putlara kurban eder, köleleştirir. Marksizm
ise bu işi bireyi topluma feda ederek, devleti toplumun tepesine Firavun olarak diker.Bir farkla
toplumun yegane Rabbi Devlettir diyerek halkları tek tipleştirir ve baskıyla
aline edere.
Sistem mukayese ve
analizlerinde servet/mülkiyet anlayışı önemli bir yer tuttuğu malumdur.
Kapitalizm serveti/mülkiyeti kutsallaştırır ve nihayetinde tanrısal bir
dokunulmazlık zırhına sokar. Ayni şeyi Marksizm’in pratiği olan Sosyalizm;
kamusal mülkiyeti kutsayarak halka nimeti haram kılar ve politbüroyu
mütrefleştirir. Kapitalizminde marksizminde hâlihazırdaki pratiği; ne bir fazla
ne bir eksik Batı ve Doğuda, herkesin malumu olduğu üzere budur.
İslam nimeti; Allah’ın
halk için yarattığını söyler. “Yere gelince, onu da
(yaratılmış) varlıklar için alçalttı-koydu. Orada meyveler ve salkımlı hurma
ağaçları, filizlenip dal veren taneler, hoş kokulu bitkiler vardır. O hâlde,
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” Rahman 10/13
İslam tüketmeyi; israf
ya da tasarruf olarak iki kategoriye ayırır ve imtihan vesilesi yapar. İsrafı
gayri meşru ve çirkin olarak görürken tasarrufu Âdeme ve evlatlarına bir hak ve
görev olarak tanır. Bu açıdan ihtiyaçların karşılanması için yapılan harcamalar
bile bir tasarruf harcamasıdır. Allah’ın hoşnut olmadığı, nefsanî ve şeytani
her harcama israftır. Buna karşılık rıza-i İlahiyi gözeterek yapılan her
harcamada tasarruftur. Biriktirmek israftır, Allah yolunda (Fisebilillah)
harcamak ise tasarruftur. İsrafla nimet heba edilir, tasarrufla her harcama ahret
yurdu için hayra dönüşür.
Mülk üzerine müstahlef
kılınan âdemoğlu ancak adalet ve kıstı gözetip tesis ettiğinde; israf değil
mülkü tasarruf edecektir. Aksi durum da israf söz konusudur ve Allah müfsitleri
sevmediğini buyurmaktadır.” Çardaklı ve çardaksız
bağları inşa eden Allah'tır. Tadları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı
birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratan O'dur. Ürün verdiği zaman
ürününden yiyin, devşirildiği ve biçildiği gün hakkını verin; israf etmeyin,
çünkü Allah müsrifleri sevmez.”(en’am 141) Allah Tasarruf yani
Allah rızası için harcamayı iyiliğe ermenin şartı olarak zikretmektedir.” Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek
iyiliğe(Birr) asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.”
(3/92) İyiliğe (Birre) ermek; Allah için (fisebilillah) harcamaktan geçtiğini
öğrenmekteyiz.
Birr’in ne
olduğunu ise Bakara 177 den görüyoruz;” (Birr) İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı
tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a,
ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını
gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve
kölelere sevdiği maldan harcar (infak), namaz kılar, zekat verir. Antlaşma
yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında
sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakiler ancak
onlardır!” Muttakiler ancak bunlardır. Yani? Yanisi şu; muttakiler için yol
göstericidir Kur’an!(2/2) Allah muttakilerin velisidir: vallâhu veliyyul
muttekîn!Ve Rablerinden olan bir
hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de muttakilerdir.(2/5)
Zaten kişinin
hazinesi kalbinde olan değilmidir? Kalbinde Allah muhabbeti ve gözü hayırda
olan için; mal ve servet, Süleyman Peygamber gibi hayrı hatırlattığı için sevilir.
Karun gibi biriktirerek; nefsi tüketim için değil.
Yorumlar
Yorum Gönder