Sonun Başlangıcı;Askeri Vesayetten Demokrasiye!

Sonun Başlangıcı;Askeri Vesayetten Demokrasiye!

Balyoz Darbe Planının başındaki adamı eski 1.Ordu Komutanı emekli korgeneral Çetin Doğan ve  Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Derneği Başkanı emekli Korgeneral Engin Alan dün gece tutuklandılar. Generaller ne kadar inkar etselerde Parlementoya karşı bir komplo içinde olduklarını herkes biliyor. Bu tutuklamalarla Yargıya olan güven  toplumda hala daha canlılığını muhafaza ediyor. Böylece Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu  toplam 49 asker gözaltına alınmıştı.Şimdiye kadar  muvazzaf subayların da aralarında bulunduğu 31 kişi  tutuklandı. Dün (26.02.2010 Cuma) 14 ilde ikinci dalga  Balyoz  operasyonlarına devam edildi. Biri emekli 18 subay ve astsubay gözaltına alındı.
             Bu gözaltılar  ve tutuklananların  çoğunlukla amiral ve generallerden oluşması,Mahkemenin elinde   çok ciddi cunta oluşumuna dair  deliller olduğunu göstermektedir.Bundan da önemlisi Mahkemenin büyük bir özveri ile bu işi kökünden kazıma iradesini göstermektedir. Bundan sonraki Operasyonun  (!)  Yargıdaki ve Siyasetteki Ergenekon/Gladio uzantılarına yönelik olacağından kuşku yok! Artık herkes biliyorki özellikle yüksek Yargıda ve Hsyk da  Gladio’nun önemli ölçüde uzantıları vardır. Ve adil yargılama için, Gladio uzantılarının yargıdan temizlenmesi olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Bu ayni zamanda hukuk açısından da bir zorunluluktur.Taraf Gazetesinin ele geçirdiği Balyoz Darbe Planları ile ilgili bir bavul doküman arasında CD görüntülerinden, bir çok yüksek yargı mensubunun yasa ve etik dışı görüntülerinin olması,bu kurumların hukuk dışı yanlı siyasi kararlarının gerisindeki saiki ortaya koymaktadır.
             Siyasetteki uzantılarına gelecek olursak: Ergenekon/Gladio Şebekesinin siyasetteki ana üssü öteden beri chp dir. Zaten bu partinin lideri,ta başından beri “ergenekonun avukatı” olduğunu müteakip  defalar itiraf etmiştir.Mit’in Ergenekon Şemaşında bir parti lideri olarak O’nun adı nın geçtiği bilinmektedir. Ayni partinin millet vekilleri Erzincan,Erzurum ve İstanbul arasında  adeta  mekik dokuyarak, Ergenekon zanlılarına lojistik destek yaptıkları herkesin malumudur. Bir kere bu bile kendi başına bir hukuksuzluk ve suçtur.
            Bu arada toplumdan da yasadışı cunta ve darbe çeteleşmelerine  duyulan tepkiler,öfke seline dönüşmektedir. İstanbul'da 70 Milyon Adım Koalisyonu ve Sivil Dayanışma Platformu 28 Şubat Pazar günü Taksim Tünel'de başlayıp Meydan'da sona erecek bir protesto yürüyüşü düzenliyor. 15.00'te başlayacak yürüyüş, "Erken Final: Bin Yılın Sonu" başlığını taşıyor. 70 Milyon Adım Koalisyonu'nun; "Ordunun, medyanın, yüksek mahkemelerin ve sivil olmayan toplum kuruluşlarının el ele vererek gerçekleştirdiği dünyanın en ahlaksız postmodern darbesi" diye nitelediği 28 Şubat'ın yıldönümünde protestocular, şöyle seslenecek; "28 Şubat bin yıl sürecek diyenlere/Bin yıl sürmesi için toprak altında vatandaşına atılmak üzere bomba saklayanlara/Bin yıl sürmesi için alçakça eylem planları hazırlayanlara/Bin yıl sürmesi için kalan son hukuk kırıntılarını da hiçe sayıp yargı darbesi yapanlara/Bin yıl sürmesi için çocukların üniversite puanlarına göz dikenlere/28 Şubat'ın bin yıl sürmeyeceğini söyleme zamanı geldi!/Pardon! ama artık sizin bu saçmalıklarınızı çekemeyeceğiz."  Cunta karşıtı  protesto gösterilerine halkın katılımıda bu konuyu ne kadar ciddiye aldığını göstermesi bakımından önemli bir gösterge olacaktır.
            Öyle anlaşılıyorki  Meşum 28 Şubat  Rejimin mağrur komutanları Çevik Birler,Karadayılar,Osman Özbekler,Çetin Doğanlar  ve diğerleri Halka karşı başlattıkları Psikolojik/Örtülü Savaşı, 13 Yıl sonra kaybediyorlar. Roma’nın İsa’ya mağlub olması neredeyse 300-350 yılı bulmuştu. Romalı generallere öykünen  ve kendilerini halkın tanrıları olarak gören cuntacı generaller,bir bir tutuklanarak; sahte ilahlıklarının paramparça olduğuna, acı içinde şahit oluyorlar. Artık bundan sonra, bütün malvarlığını tüketmiş  bir mirasyedinin özlem ve hüznü içinde, “nerede hata yaptık” sorusunu ahir ömürlerinde kendi kendilerine sorup duracaklarına kesin gözüyle bakılabilir.

Yorumlar

  1. Bu gün 28 Şubat 2010 Pazar. Alçakça işlenmiş bir siyasi komplo rejiminin sene i devriyesi. Yüzlerine demokrasi, ilericilik, sosyol demokratlık maskesi takmış kara faşist düşünceli, Allah karşıtı, Müslüman düşmanı Kemalist laikçi jakobenist Ankebut Çetesi,28 Şubat 1997 Günü düğmeye bastı. Bu tarihten önceki son on yıl, analiz edildiğinde bu Faşist Hareketin, hazırlıklarını görmemek mümkün değildir. Zira o kadar aleni icra ediliyordu ki senaryo; dokunulmazlığına inanılan Baronlar, hoyratça hareket ediyorlardı. Örneğin 49. Demirel Hükümetinin Adalet Bakanı Mehmet Moğultay; 22 Ağustos 1995 tarihinde CHP İstanbul İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, bölücü hain icraatını öğünerek ifşa etme pervasızlığını gösterebilmiştir: “Evet, hükümetten sınavlı beş bin kişilik kadro çıkarttım. Bu kadroları örgütüme vermeyip de milliyetçilere mi verseydim? Tuncelilileri, Karslıları, Siirtlileri almayacaktım da MHP'lileri mi, RP'lileri mi alacaktım? Seyfi Oktay ve benim dönemimde iki bin hakim aldık. Bu aldığımız kadrolar, ileride yeşerecek demokrat insanlardır. Yaptığım suçsa bu suçu işlemeye devam edeceğim. Ben yılmayacağım, bu makamı terk etmeyeceğim.” Görüldüğü gibi anayasa hükümlerini, kanun ve nizamı ayakları altına aldığı gibi birde meydan okuyordu. Zira müesses nizam tarafından korunuyordu. İşte meşum 28 Şubat faşizmi, tahkim edilen mevzilerle, Yargıdaki operasyonların yapıldığı bir vasata denk gelmektedir. Türkiye’nin Müslüman Halkına karşı Tüsiad, Ordu, üniversiteler, Yök, Medya, Masonlar, İsrail ve Abd, AB işbirliği ve dayanışması içinde Refah/Yol Hükümetine karşı komplo düzenlenirken, yeşil sermaye, irtica suçlamalarıyla iş hayatına kanun dışı müdahalelerle ve kamuda çalışan mütedeyyin insanları tasfiye ederek terör estirdiler. On binlerce kamu görevlisi Başörtülü olduğu için hukuksuz, düzmece raporlarla işine son verildi. Beş on yıllık kamu görevlisi,binlerce öğretim üyesi; sırf Ezher Üniversitesi mezunu diye sadece bir yazıyla görevlerine son verildi. Yargı hukukun yanında değil Cuntanın yanında yer aldı. Tüm hak arayışları; Anayasa ve kanunlar çiğnenerek,hukuk dışı kararlarla reddedildi. Sanki Ülke yabancı güçler tarafından işgal edilmişti. Merve Kavakçı milletvekili seçilmişti, milletin verdiği vekillik gülünç yargı kararları ile elinden alındı. Linç kampanyasına tabi tutuldu. Batılı Ülkelerde Dazlakların bile aklına gelmeyen baskı, şiddet ve yıldırma taktikleri ile kendi Ülkelerinde Müslüman halk dışlandı, ötekileştirildi. Kim tarafından? Bir avuç Batızede müstemleke aydını, bürokrat, yargı mensubu, emperyalizmin dispürütörü Tüsiad mensupları, masonik çevreler tarafından.
    İşte o kara zulmün cezası bu günden,bu dünyada da soruluyor. Kendilerini yargılanamaz,sorgulanamaz gören bu sahte tanrılar,ne kadar aciz olduklarını bu gün gördüler. Elhamdulillah! Ahiretteki hesap ise;tabii ki bahsi diğer. O hesap Günü, istikbar eden mükezzibin tek tek zulme uğrattıkları ile karşı karşıya gelecek,hesaplaşacaktır. Şeytanlarıyla azabı elbetteki tadacaklardır.
    Halkı istismar,istizaf,isti’mar eden İstikbar;nasıl bir devrimle sarsılacaklarını pek yakında görecektir. Bu dünyada da Ahirette de! her şeye gadir olan ancak Allah’tır.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bangladeş Dosyası