Demokrasi Din Değil; Medeni Bir Yönetim Şeklidir!

Atilla Morçol
Kayseri/21.05.2011



     Demokrasiye karşı olanların red nedenlerinden biri de;demokrasinin insana merkezi bir rol veriyor olmasıymış! İyi ya  bundan daha  güzel ne olabilir! Yönetimde insana yani Halka “merkezi bir rol”  verilmeyecekse kime verilecektir? Böyle olması, İnsanın Halife olarak yaratılmasına ve Allah’ın Nas/Halkın  Rabbi,Meliki,İlahı olmasına da muafık düşmektedir.Halk değilde "Allah adına yönettiğini" iddia eden yarı kutsal bir sultan,halife yada rehbere mi yönetimde merkezi bir yer verilmelidir!? Din yada ideolojiler adına Halk üzerinde vesayet sahibi olmak istibdat ve zulum doğrurmuştur her zaman. Bunun bi,r istisnası vardır;o da Elçilerin iktidarıdır.BBundan sonra da peygamber gelmeyeceğine göre bu kapıda kapanmıştır.Bunun acı tecrübeleri Halife Osman döneminden itibaren istisnai bir kaç "halife" kral,hükümdar dışında yaşanmış,istibdat ve zulmün can yakıcı örnekleri tarihe mal olmuştur !? Halen daha bu acı bu günün "kutsal" yöneticileri tarafından müslüman halklara reva görülmektedir.
    Hiçbir şey Allah’ın uluhiyyeti ve ubudiyyetine denk değildir. Tüm Nemrudi ve Fravuni sistemler,ilahlık iddialarına karşın; Allah’ın  inkar edilemez,istiyerek yada istemeyerekte olsa mutlak boyun eğdirici uluhiyyeti ve ubudiyyeti karşısında zayıftır,çaresizdir ve mağlubtur. Ehli tuğyanın ve istikbarın  aldatıcı ve gecici   üstünlüğünün hiçbir önemi yoktur. Yeterki Nemrudi ve fravuni sistemlere karşı, İslam’ın mazlum ve mahrumlara müjdeleyici, zalimleri ve tağutileri kahredici Daveti; açıkça ve korkmadan tebliğ edilebilsin. Allah’a şükürki her devirde bu Davet hep yapılmıştır ve yapılacaktır.
    Demokrasi, hristiyan/Yahudi/ Seküler dini ve felsefi inanç ve anlayışlara sahip  Batı toplumlarının tarihi tecrübeleriyle şekillenmiş bir yönetim şekli olduğuna göre elbetteki uygulamada kendi inançları ile uyum içinde bir pratiğe sahip olacaktır. Müslüman toplumlarda demokrasi uygulaması da müslüman toplumların inanç ve gelenekleriyle uyum içinde olacağı tabiidir. Nihayetinde demokrasi “halk iktidarı” yada iktidarın/Yönetimin halk tarafından  belirlenmesi,görevlendirilmesi ve azledilmesi esasıdır.Bilakis  insanlara ve halklara zorla herhangi bir din,felsefe ve ideoloji v.b. dayatılmasın ve herkes özgürce inansın yada inanmasın,inandığı gibi yaşasın anlayışını ana ilkeleri edinmiş bir yönetim anlayışıdır. Bu açıdan müslüman toplumlarda Batılı toplumlarda olduğu gibi, yönetim şeklindeki usul ve esasların halkın akidesi,dini vecibeleri ve gelenek ve görenekleri ile uyum içinde  olmasından daha tabi ve gerekli ne olabilir! Demokrasiye de zaten bu nedenle ihtiyaç duyulmuştur. Aksi durumda  demokrasinin, bir krallık,monarşi, despot bir yönetimden farkı olmazdı.Demokrasinin batı toplumlarındaki felsefi arkaplanı hristiyanlık,kapitalizm,sekülarızm olurken, Müslüman toplumlarda Vahiy, tevhidi dünya görüşü ve islami yaşam tarzı,islam iktisadiyası ile doldurulacağı tabidir ve gereklidir. Toplumda  Gayri müslimlerin ve seküler ideoloji mensublarının mevcudiyeti ki çoğunlukla her müslüman toplum aşağı yukarı farklı dini,siyasi,ideolojik,felsefi  toplum kesimlerinden oluşmaktadır, hukuk ve adalet ile gönüllülük ve rıza çerçevesinde  bir konsensüse varılması zorunluluğu aşikardır. Zira İslam da yükümlülüklerin başında Davet gelir. Davet için her zorluk işkence ve hakaretlere bile sabır gösterilmesi istenir. Davet’in önü  ölümle kesilmesi durumunda Hicret gerekli görülmüştür. Habeşistana Hicret böyle olmuştur. Ölüm ve İslam dışı dinlere zorla icbar bulunmuyorsa  Nuh as gibi onca hakaret ve aşağılamalara rağmen 950 yıl kavmini İslam’a davet etmeside bunu göstermektedir. Yani Davet esastır.Ve Allah’a kulluk engellenmemelidir. Demokraside bu vasatı sağlayan bir yönetim şeklidir.  
    Demokrasiyi “din” olarak görmek meseleyi anlayamamaktır. Demokrasi din değildir.Bir yönetim şeklidir.Siyaset biliminin demokrasi tanımı ile Cibril Hadisindeki din tanımı karşılaştıracak olursa bu fark anlaşılacaktır. Yorumla ve teville demokrasiyi bir din olarak gösterme çabalarının hiçbir ilmi değeri bulunmamaktadır. Kaldıki Allah yönetim şeklini,usul ve esasları ile  insana bırakmış,ancak adalet,özgürlük,Tevhid  gibi ilkeleri vazederek  gözetilmesini emretmiştir.   Din’in tarifi Cibril Hadisi’nde yapılmıştır. Din ile helede İslam ile demokrasiyi biribirine  denk ve alternatif olarak görmek İslam’ı hafife almak olur. Ve ne İslam’ı nede  yönetim şekli olarak demokrasiyi anlamamaktan kaynaklanmaktadır. Demokrasi karşıtı Müslüman çevrelerin, halklara yönetim şekli olarak NE sunduklarını ortaya koymaları gerekir. Bu güne kadar demokrasiyi aşan bir yönetim şekli yada; “islam’da yönetim şekli Kur’an naslarına göre şudur” şeklinde bir teklif sunulabilmiş değildir. Demokrasi karşıtı söylemin gerisinde ise; asabiyet haline getirilmiş Batı karşıtlığından başka bir şey bulunmamdığı da  açıkça ortadadır. Batının ürettiği her mal ve hizmeti satın alıp hoyratça tüketenlerin, sıra demokrasiye gelince şiddetli bir asabiyet göstermesi çok manidardır. Batının “üçüncü dünyada” özelliklede İslam toplumlarında demokrasi değilde despotik monarşileri desteklemesinin altında yatan gerçeği maalesef çoğu müslüman çevre görememekte yada görmezlikten gelmektedir.
     Dünyanın hiçbir yerinde halklar ne faşizmi talep eder nede despotik kişi ve hanedan merkezli ayrıcalıklı yapıları. Velevki böyle olsa bile burdan bir övünç çıkmaz.  Bu halkların siyasi bilinçlerinin ne kadar geri olduğu anlaşılır. Müslümanlar “Hilafet” saplantısından kurtulmalıdır. Hilafetin Rasulullah’tan sonra 30 Yıl geçmeden, nasıl bir istibdata,istismara, adam gayırmacılığına dönüştüğünü artık anlama zamanının geldiği ve hatta geçtiğini görmemiz lazım.Halkı terbiye eden, koyu vesayetçi yönetim şekillerinin rengi ne olursa olsun insan onurunu zedelediğide artık idrak edilmelidir. Allah insanı doğuştan özgür yaratmış ve ona iki yolu teklif ederek özgür iradesiyle bunlardan birini seçmesini teklif etmiştir. İmtihan vasatını vesayet yetkisiyle zorla bozan istibdat karakterli her sistem islam dini ile bağdaşmaz.  Müslümanların demokrasi karşıtlığına karşın zihinlerde hala “hilafet modeli” nin bulunması, yönetim anlayışı konusundaki geriliğin boyutunu göstermesi açısından,açıklı bir durumdur. Batı tarafından istenen ve örgütlenen de bu durumdur. Tekrar edecek olursak  demokrasi bir yönetim şeklidir. İslam ise DİN dir.”İslam ile demokrasiyi mana ve mefhum olarak mukayese edebilirmisiniz!?” şeklindeki bir soru; ne demokrasi ne İslam ve de ne İslam’da vazedilmiş bir yönetim şeklinin  olup olmadığı konusunda hiçbir bir fikre sahip olunmadığının göstergesidir! Ve bu durum Batı karşıtlığı ve bu karşıtlığın asabiyete dönüşmesinden büyük ölçüde  kaynaklanmaktadır.  
     Müslüman çevrelerin demokrasiye alternatif olarak “hilafet modeli” önerisi; İslam Dünyasını despot monarşilere mahkum etmek,Batı’nın sahip olduğu ve hala daha geliştirdiği yönetim şeklinin karşısına köhne ve geri bir modeli çıkartmaktır.
     Demokrasi din değildir.İslam ile denkliği ve  mukayese edilecek bir yönüde bulunmamaktadır.Yöneten ve yönetilenler arasında insanlık tarihi boyunca  yönetenler lehine oluşmuş mevzilerin,adaletsizlik ve baskıların halk lehine tesfiye edilerek  yönetim anlayışının ve şeklinin yeniden yapılandırılması ameliyesidir.İnsanlığın ortak aklı ile  bu güne kadar gelen kazanımlarının ürünüdür ve halen daha  devam eden bir süreçtir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bangladeş Dosyası