BİRHASBİHAL/Konya;09.09.2011
Ortahisar'da Antikacı DükkanıArtık Suriyedeki insan onuru ve hakları ihlallerinin boyutu tahammül sınırlarını çoktan aşmıştır. Baas Rejiminin en ateşli müttefiki bile buna tahammül edememektedir. Ahmedinecad, Portekiz Radyo Televizyonu'nun canlı yayınında, Suriye yönetimine bu güne kadar izlediği politikanın tam tersi tavsiyelerde bullundu. Ahmedinecad canlı yayında;” Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın protestoculara yönelik şiddet içeren baskıdan uzak durması ve muhalefetle görüşmelere başlaması gerektiğini'' ifade ederek,
Askeri bir çözümün hiçbir zaman doğru bir çözüm olmadığını ve sorunların diyalog yoluyla çözülmesini tavsiye etti.(Timetürk)
Siyaset vahyi değil aklidir. Kimin siyaseti olursa olsun layüsel değildir. Kimin olursa olsun, siyasetleri eleştiri hakkı vardır. İran’ın ve Hızbullah’ın Suriye Baas rejimi siyaseti, özellikle Suriye Halkının “artık yeter” intifadası ile tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de eleştirilmeye başlanmış, ancak eleştiri sahipleri, bazı “taraftarların” sert karşı eleştirilerine ve suçlamalarına muhatap olmuştur.
Baas Rejimin Humus’ta şiddetin dozunu artırması ile son dün katledilen Müslüman sayısı ilk defa 28 rakamına ulaştı. Onlarcası yaralı. Elbette ki ne İran yönetimi nede Hızbullah önderliği, halkı hoyratça katleden bir yönetimin yanında daha uzun zaman durmaya tahammül edemezdi. Bu gün eleştiri ve tavsiye babından olan bu tavır yarın daha sert bir tavra dönüşecektir. Zira böyle bir tavır hem dini hem de insani açıdan sorumluluktur. Zira Müslümanların; kim olursa olsun zalimin karşısında, mazlumun yanında olma yükümlüğü; yaşamsal ve kimliksel olmazsa olmaz bir ilkedir.
İsrail’in Şımarık Oğlanlığı Nerden Geliyor!?
Antik OrtahisarNe silah gücü ne de Batı desteği! İsrail’i bölgede “şımarık oğlanlık” yaptıran asıl unsur; Bölgeye egemen olan insanlık dışı despotik istibdat rejimleri ve bu rejimlerin son elli yıldır işlemeye devam ettiği ağır insan onuru ve insan hakları ihlalleridir. Bu insanlık dışı; insanlık dışı olduğu kadar da İsrail’in mevcudiyetini ve meşruiyetini besleyen siyasi, ekonomik, töresel yapı behemehâl tasfiye edilmelidir. Bu durum o kadar önemlidir ki tek başına Bölge halklarının hayat memat meselesidir. Mevcut yapı; Özgürlükçü, katılımcı bir siyasi yapıya, mevcut ekonomik yapıda, adil gelir dağılımı, sosyal adaletçi, sosyal güvenlik standartlarına uygun bir hale gelir, töresel/feodal ilişkiler bölgenin dini inançlarıyla tasfiye/tesviye edilirse, Bölge darusselamlara dönüşecektir. Selam Yurduna dönüşmüş bir bölgede habis bir ur niteliğindeki Siyonist rejim; çiçek bahçe sininin tam ortasında rahatsız edici eşek tikeni hali, hiçbir propaganda ve saptırmayla gizlenemeyecek absürtlükte bir garibe olarak göze batacaktır. İşte bu nedenle despot rejimler desteklendi, destekleniyor. Ve bu nedenle 2011 Arap Devrimleri İsrail’in korkulu rüyası oluyor. İsrail’de 50 gündür gece protestoları ile süren değişim talepleri ,Bölgede esen demokrasi rüzgarının açığa çıkarttığı muhalefet olduğu anlaşılmalıdır.
Nato’nun Füze Kalkanı Projesi Etrafındaki Tartışmalar
Türkiye yarım asrı geçkin NATO üyesi bir ülkedir. Bu yapı içinde kalmaya devam edildiği müddetçe de NATO çerçevesinde alınan kararlara Türkiye’nin uyma zorunluluğu vardır. Türkiye’nin son 10 yıldaki gerek bu kuruluş ve gerekse diğer uluslar arası kuruluşlarla ilişkileri, ya da ikili ilişkileri mesela Amerika ile ilişkileri tamamen tasvip edilecek bir durumda olmasa da eski yönetimlerin ilişki seviyeleri ve emre amade duruşları ile mukayese edildiğinde takdir etmemekte hakkaniyetle bağdaşmaz.
Füze kalkanı projesi elbette ki İran füzelerine karşı bir savunma ve bloke etmek amaçlıdır. Adı özellikle Türkiye’nin itirazı ile konulmamış olsa da aşikâr olarak bilinen gerçek; bu sistemin İran füzelerini etkisizleştirmeyi amaçlamasıdır. Fakat 30 yıllık süre içinde İran’dan İsrail’e tek mermi atılmadığı da ortadadır. Gasıp rejimin 2009 Gazze Katliamının yaşandığı bir vasatta ne bu Ülkeden nede Lübnan’dan; bir ayda çoğunluğu çocuk olan 1500 kişinin katledilmesine karşın askeri bir hareketlilik izlenmemiştir? Neden? Tek neden İsrail’in caydırıcı silah gücü! Hiç kimse bu dehşet verici gerçek üzerinde görüş, yorum ve analiz yapma lüzumunu görmüyor nedense. Herhangi bir İslam Ülkesinin bu dev savaş makinesiyle çatışmaya girmesi durumunda büyük bir yıkımı göze alması gerekir öncelikle. Buna Türkiye’de dâhil. Hatırlanmalıdır ki, bu küçük fakat baş ağrıtıcı devlet, Akdeniz de 8 Haziran 1967 de Amerikan istihbarat gemisi Libetry’i 1 saat 15 daki boyunca savaş uçakları ile bombalamış, 34 kişiyi hayatını kaybetmiş ve 171 yaralı canını zor kurtarmıştı. Gemi Maltaya çekildiğinde üzerinde tam 821 roket yarası ve 3000 ağır makineli tüfek izi gözlenmişti. Anlayacağınız İsrailli plotlar adeta savaş provası yapmışlardı.
Reuters haber ajansının bildirdiğine göre, Hayfa’da bulunan donanma üssünde yapılan Deniz Harp Okulu Mezuniyet Töreninde konuşan Netanyahu, “Donanma, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin iki uzun kolundan biridir. Bu uzun ve kuvvetli bir koldur” sözleri, Başbakan Erdoğan’ın Doğu Akdeniz’e donanma gönderileceği şeklindeki açıklamaları ile birlikte düşünüldüğünde ne anlama geliyor üzerinde düşünülmeğe değerdir diyoruz.
Dolayısıyla mademki İsrail’e füze saldırısı ya da başka bir saldırı yüksek maliyetler içeriy Rejimior, o halde bu rejimle savaş tek seçenek değildir diyorum. Ayni yıl yani 1948 yılında birlikte ayni çevreler tarafından kurulmasına onay verilen Güney Afrika Irkçı rejimi Apartheit savaş ve şiddetle değil, barışçıl eylemler sonucu ve artık meşruiyet krizi içinde bir yük oluşturduğu için Batı tarafından tasfiyesine karar verilmiştir. Ve ancak bu şekilde zayıflatılarak, destekçileri tarafından tarihin çöplüğüne terk edildiğini unutmamak lazımdır. Zira bu tür yapılarla savaş ve şiddet kullanılarak verilen mücadeleler, zarar yerine bu tür zalim rejimler için hayat iksiri mesabesinde olmuştur, olmaktadır.
Uludağlar uzaktan hybetli görünürmüş.
Yorumlar
Yorum Gönder