"Bu,
kilisenin asla kabul etmeyeceği bir sapkınlıktı"
Orhan Gökdemir
Odatv.com 08.05.2017
Antik Mısır’da Tot, İbranilerde
Hanok, Antik Yunanistan’da Hermes. Sonra Hermes Trismegistos. Üç kere ermiş
sırlı, bilge bir insan-tanrı...
Antik Mısır’da Tot, İbranilerde Hanok,
Antik Yunanistan’da Hermes. Sonra Hermes Trismegistos. Üç kere ermiş sırlı,
bilge bir insan-tanrı. Hıristiyanlarda Hızır-İlyas veya Aya Yorgi, İslamda
İdris Peygamber… Rönesans düşünürleri onu felsefenin kurucusu ve dinin eski
orijinal halinin taşıyıcısı kabul etmişlerdi. Masonlar onu manevi ataları
olarak kabul ettiler ve sahiplendiler. Rönesans’ın aydınlığında filizlenen
entelektüeller kurumsallaşmış dinin dogmatizmine karşı onun adıyla savaştılar.
Aydınlanmayı var eden manevi rüzgâr da onun adına yazılı. Günümüzde dahi
Ezoterizmin ana figürlerinden biri olarak kabul görmekte. Hermes hakkındaki en
kapsamlı araştırmalardan biri artık Türkçede…
Antik Mısır’da Tot, İbranilerde
Hanok,Antik Yunanistan’da Hermes. Sonra HermesTrismegistos. Üç kere ermiş
sırlı, bilge bir insan-tanrı. Hıristiyanlarda Hızır-İlyas veya Aya Yorgi,
İslamda İdris Peygamber…
Bütün bunlara kaynaklık eden Hermes
Trismegistos, “Üç kere büyük Hermes” düşünce tarihinin en esrarengiz
simalarından biri. Bu gizemli Mısırlı, antikçağdan beri bir dizi mistik ve
sihirli metnin yazarı olarak tanınıyor. Adı geçen metinler içinde
teolojik-felsefi konulara ait eğitici konuşmalar ve mistik görüşlerini
bildirdiği yazılar, astronomiyle ilgili makaleler, simyasal ilaç
terkipleri ve sihirli ayin düzenleri üzerine öngörüler yer almakta. Evrenin
sırrını bilen ve insanlara öğreten, yazının mucidi olan, ilk terzi bu bilgenin
yazdıkları, iddia o ki, zamanla kaybedilmiştir.
Rönesans düşünürleri Hermes Trismegistos’u
felsefenin kurucusu ve dinin eski orijinal halinin taşıyıcısı kabul etmişlerdi.
Masonlar onu manevi ataları olarak kabul ettiler ve sahiplendiler. Rönesans’ın
aydınlığında filizlenen entelektüeller kurumsallaşmış dinin dogmatizmine karşı
onun adıyla savaştılar. Aydınlanmayı var eden manevi rüzgâr da onun adına
yazılı. Günümüzde dahi Ezoterizmin ana figürlerinden biri olarak kabul
görmekte.
Florian Ebeling’in, Hermes Tirismegistus
ve Hermetik metinler üzerineyaptığı sıra dışı incelemesi “Hermes
Trismegistos’un Gizemi” Türkçede. Eseri Almancasından Mehmet Ali Erbak çevirdi.
Ebeling bu başarılı derlemesinde Hermes hakkında yazılmış metinlerden hareketle
başlangıcından antikçağa, oradan Rönesans’a uzanan dönem içindeki Hermetik
külliyatın bilimsel, tutarlı bir tarihçesini ortaya çıkarıyor.
GİZLİ VE GİZEMLİ
Hermes’e ait olduğu iddia edilen Corpus
Hermeticum’un elyazmasının ortaya çıkması ve bunun 1463 yılında Marsilio Ficino
tarafından tamamlanan çevirisi ruhani bir devrim yarattı ve Floransa ve Kuzey
İtalya’da başlayan Hermetik geleneğe damgasını vurdu. O zamana kadar dar bir
çerçevede dolaşan bu sır artık Batı kültürünün iticilerinden biriydi. Bu
gelişme Gül Haçlı tarikatının veya Masonların çizdiği Mısır resminin
oluşmasında etkili oldu. Batı kültürü onu Musa ve Platon’un yanına
yerleştirmişti. Bu Batı kültürünün öteki etkilere ilk açılışıydı. Ama ardından
sert bir karşı reformasyon geldi, kapılar kapatıldı. Francesco Patrizi’nin
kitapları yasaklandı, Campanella zindana atıldı, Giordano Bruno yakıldı. Çünkü
Hermes’in Tanrı tarafından müjdeli haberin verdiği ululardan biri olduğunu
iddia ediyorlardı. Üstelik Hermes, Musa’dan da İsa’dan da eskiydi. O halde
dinin kökleri Hermetik metinlerde olmalıydı. Bu varsayım Hermetik Metinlere
kutsal kitaptan daha yukarıda bir yer vermek anlamına geliyordu. Bu kilisenin
asla kabul edemeyeceği bir sapkınlıktı.
Kilisenin şiddetine rağmen bu inanç Isaac
Casaubon’un 1614 yılında, inandırıcı kanıtlarla bu metinlerin söylendiği gibi
çok eski olamayacağını gösterinceye kadar sürdü. Bunda Hermetizmin
“gizemciliği”nin etkisi büyüktü. Aktüel dinler bilgileri kalabalıklara anlatmak
için gelmişti. Tevrat, halkın tümü tarafından ezberlensin, gece-gündüz okunsun
diye, Mesih’in vahiyi ise bütün halklara açıklanmak üzere bildirilmişti. Buna
karşın Hermetizmin vahiyi saklanmak üzere gönderilmişti. Bu nedenle harflerle
yazılmamış, dilden bağımsız, fikirlerin şifrelendiği resimsel semboller olarak
kabul edilen hiyerogliflere kodlanmıştı.
Hermetiklere göre hiyeroglifler üç işlevi
yerine getirirler: Arkanizasyon, dilden bağımsız fikirleri arşivleme ve anlamca
belirleme. Burada, arkanizasyon kavramı, gizli tutma, saklama eylemine tekabül
eder. Bu bağlamda hiyeroglifler, iletilerini yalnız onu çözebilenlere aktaran
şifreli yazılardır. Antikçağda Diodor ve Plotin gibi yazarlar, hiyerogliflerin
hece ve sözcüklerle ilişkili olmadığını, daha çok kavramlara ve fikirlere
dayandığını vurgulamışlardı. Hermetik bilginin gizlenmesinin ardında yatan
gerçek, onun liyakat sahibi olmayan kişilerin eline geçebileceği endişesidir.
Bilgi, sadece ona layık olana aktarılabilir. Liyakat, bilgi değil erdem ister.
Dolayısıyla Hermetizm o “erdem”den feyz alan büyücülük, mistisizm, tıp ve
özellikle simya ile yakından ilgilidir. Metallerin işlenmesi, yaşamın
uzatılması, dünyevi mutluluğa erişilmesi, kısaca bilgelerin kullanabileceği
malzemenin hazırlanması gibi konulara eğilir. Bruno’dan Newton’a Yeni Çağın pek
çok simasının yarı büyücü olması, simya ile uğraşması rastlantı değildir
özetle.
HERMETİK METİNLERİN
KAYNAĞI
Bir bakışa göre HermesTrismegistos’un
varlığı ve eserleri Helenist senkretizminin ürünüdür.Yunan doğa felsefesi,
Platoncu, Aristocu, Stoacı ve Pisagorcu öğretilerin Mısır, Yahudi ve İran
mitolojilerinin motifleriyle harmanlanması sonucu ortaya
çıkmıştır. Aslında bu senkretizm zamanın ruhuna da uygundur. İmparator
Hadrian, Konsül Servanius’a Hermetik metinlerin hangi ülke kaynaklı olduğunu yazıyor:
Burada,(2.yüzyılın Mısır’ında) kendilerini Hıristiyan piskoposlar olarak
tanıtanlar Serapis’e tapıyorlar. Burada, aynı zamanda astroloji, falcılık ve
sözde hekimlikle uğraşmayan bir tane sinagog yöneticisi, gönüllü hastabakıcı,
Hıristiyan ihtiyarlar meclisi üyesi bile yok. Bu aslında Hıristiyanlığın da bu
karmaşadan üretilmiş bir sentez olduğunun delili. Hıristiyanlığın
Baba-Oğul-Kutsal Ruh’u neden esinini Mısır’ın İsis-Osiris-Horus’tan almamış
olsun?
Corpus Hermeticum, MÖ 1. yüzyıl ila MS 4.
yüzyıl arasında ortaya çıkan, 14. ve 16. yüzyıllar arasında Yunanca yazılmış 18
makalenin derlenmesidir. Büyük olasılıkla, ilk önce Bizanslı bir redaktör
tarafından derlenmişlerdir. Bizanslı felsefeci, tarihçi, politikacı ve keşiş
Michael Psellos bu derlemeden daha 11. yüzyılda haberdardı. Geç antik dönemde
Hermetik metinlerin derlemeler şeklinde arşivlenmesi olağandı. Ve bu geleneğin
ışığında İskenderiyeli Clemens, Hermes’e ait 36 kitaptan söz edebiliyordu.
Corpus Hermeticum’un bazı parçalar şeklinde de olsa bir toplama eyleminin ürünü
olduğu münferit makalelerden anlaşılabilir. Nitekim metinler çoğunlukla
birbirleriyle bağlantılıdır.
EN İLGİNÇ METİNLER
1945’TE BULUNDU
1945 yılında, Yukarı Mısır’daki NagHammadi
yakınlarında, Kıptice metinler içeren, 4. yüzyıldan kalma bir kütüphane
bulundu. Bunlar arasında, ikisi bugüne kadar bilinmeyen Kıpti dilinin Sahidi
lehçesiyle yazılmış, toplam 5 Hermetik metin bulunmakta.
Bu eserler arasında “Sekizlik Dokuzluğu
Bildiriyor” adlı metin, mistik görüşlerin başarılı olabilmesi için oluşması
gereken koşullardan bahsetmekte.Hermes müritlerine gerçek bilgiye giden yolun
ruhsal aşamalarını anlatır. Bu işi başarmak için yeterli bir hazırlanma dönemi,
bilgi altyapısı ve ahlaki olgunluk gerekir. Öykünün sonunda öğrenci, tanrının
görünümünü “ebediyete intikal edecek bir kitapta” övmeyi vaat eder: “Sevgili
Oğlum, bu kitabı Diospolis tapınağı için yazarının, evin ve yaşamın harfleriyle
(hiyeroglif) yaz. Adını ‘sekizli dokuzluyu müjdeliyor’ koy.Turkuaz renkli taş
üzerine hiyerogliflerle işlensin, kanatlı ve hayvan figürleriyle süslü bir
güneş kursu bu taşı korusun. Kötü amaçlı kullanıcılara karşı, kitabın
sonuna bir lanetleme yazısı koyulsun.”
24 FİLOZOFUN KİTABI
Ortaçağ’ın Hermetik metinlerinden elimize
geçenler Arapçadan çevrilmiş metinler.“24 Filozofun Kitabı” işte bunlardan
biri. Kitap 12. Ve 13. Yüzyıllarda kaleme alınmış. Kısa metin, dar tutulmuş bir
önsöz ile tanrının varlığını açıklayan 24 tanımdan oluşuyor. İşte o metin:
Önsöz
24 Filozof
toplanmıştı, açıklığa kavuşturulması gereken tek bir konu vardı: Tanrı nedir?
Düşünmek ve araştırmak için zaman istediler ve tekrar bir araya gelmeye karar
verdiler. Herkes kendi tezini kısa bir tanımla ortaya koyacaktı. Tüm bu
tanımlamalar sonucu, tanrı hakkında toplanan bilgileri saptamak ve oybirliğiyle
bir açıklama yapmak istiyorlardı. 1. Tanrı, bölünmez bir bölünmezi
yaratan ve onu tek bir sıcak nefesle kendisine bağlayandır. 2. Tanrı, merkezi
her yerde, çevresi ise hiçbir yerde olan sonsuz bir küredir. 3. Tanrı, her
parçası eksiksiz olandır. 4. Tanrı, kelamını bildiren fakat asla kendisinden
uzaklaşmayan bir ruhtur. 5. Tanrı, kendisinden daha üstün varlıkları
bulunmasının düşünülemeyeceği kavramdır. 6. Tanrı, her canlıya göre bir özellik
taşıyan, her özelliğin hiçbir şey olmadığıdır. 7. Tanrı, nedensiz bir neden,
değişimsiz bir eylem, hedefsiz bir hedeftir. 8. Tanrı, biz tutmak istedikçe
daha fazla saklanan sevgidir. 9. Tanrı, herhangi bir zamana ait her türlü
bilgiyi tek başına güncel tutandır. 10. Tanrı, yetenekleri sayılamayan, varlığı
tamamlanmamış, iyiliği sınırlanamayandır. 11. Tanrı, varlığının dışında bulunan
ve kendisine fazlasıyla yetendir. 12. Tanrı istekleri kendisinin tanrısal gücü
ve erdemiyle denge içinde bulunandır. 13. Tanrı, içindeki ebediyeti bölünmeden
ve özelliksiz olarak taşıyandır. 14. Tanrı, varlığı sayesinde hiçliğe karşıt
olandır. 15. Tanrı, yolu gerçeği düzenlemek olan ve yolu iyiliğe götürendir.
16. Tanrı, önceliği nedeniyle kelimelerle ifade edilemeyen, ruhlara benzemesi
nedeniyle de ruhsallığın tanınması mümkün olmayan tek varlıktır. 17. Tanrı,
sıfata ihtiyacı olmayan, kendisini tanıyan tek varlıktır. 18. Tanrı, çok sayıda
çevre ve noktaya sahip küredir. 19. Tanrı, her zaman hareket içinde olan ama
hareketsiz durandır. 20. Tanrı, kendi aklından beslenen tek varlıktır. 21.Tanrı
her türlü ışıklandırmada bile kaybolmayan ruh karanlığıdır. 22. Tanrı,
bölünmeden, değişmeden ve hiçbir şeyle karışmadan, oluşan her şeydir. 23.
Tanrı, ruhun bilmediklerini bilendir. 24. Tanrı, hiç sönmeden yanan ışıktır,
her tarafı aydınlatır ama varlıklara sadece tanrısal bir şekil olarak yansır.
Hermes üzerine Türkçedeki tek kaynak
neredeyse İlahiyatçı Profesör Mahmut Erol Kılıç’ın "Hermesler Hermesi”
adlı çalışmasından ibaretti. Omega Yayınları’nın Türkçeye kazandırdığı “Hermes
Trismegistos’un Gizemi” ile bu tuhaf düşünce tarihi figürünü anlamak üzere bir
adım daha atıldı.
Yorumlar
Yorum Gönder