Kürtlerle Dans

Tek Taraflı Bir Savaş;AVR[1] nin Kürtlerle Dansı!
Geçtiğimiz hafta içinde Hakkari’nin Çukurca İlçesi’nde 27 Mayıs 2009’da şehit olan 7 askerle ilgili Van Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı Vekilliği tarafından yürütülen soruşturma ile ilgili Van Cumhuriyet Başsavcılığı yazılı bir açıklama yapıldı. Türkiye'yi yasa boğan olaydan sonra mayının terör örgütü PKK tarafından yerleştirildiği açıklanmıştı. Genelkurmay Başkanlığı'nın düzenlediği basın bilgilendirme toplantısında da teröristlerin Irak'ın kuzeyinden sızdığı belirtilmişti. Ancak bir süre sonra komutanlara ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı internet sitelerine düşmüştü. Ses kaydında mayınların komutanın emriyle döşendiği iddiasına yer veriliyordu. Bunun üzerine şehit ailelerinin savcılığa suç duyurusu üzerine soruşturma başlatılmıştı.Ses kaydında  mayınları bizzat döşediğini söyleyen subayla komutanı arasındaki konuşma her şeyi ortaya koyuyordu. Birinci telefon görüşmesinde Tuğgeneral Zeki Es, mayınları bizzat kendisinin yerleştirdiğini söylüyor ve Tümgeneral Gürbüz Kaya'ya;’Komutanım sizi böyle sıkıntıya soktuğum için kahroluyorum!’ diyor. Bunun üzerine Tümgeneral Kaya; ‘Hiçbir sıkıntı yok bak hiçbir sıkıntı yok. Biz aynen planladığımızı uygularız. Hiç önemli değil. Kahrolacak bir şey yok!’  diye cevap veriyor. Akabindede mayınların pkk tarafından döşendiği kamuoyuna duyuruluyor ve ‘Şehit’ cenazelerinde her zamanki bildik manzaralar; 30 yıldır  kızgın kalabalıklar tarafından atılan “Kahrolsun pkk, şehitler ölmez vatan bölünmez’  sloganları.
Daha da önemlisi bu tür kaza (!) ların ne hikmetse herzamanki gibi sivil siyasetin bölge sorunları ile ilgili çok önemli kararlar alındığı,barış umudu doğduğu,tamam şimdi sorun bitecek dendiği dönemlere denk gelmesi. Bu mayın olayındada durum aynısıydı. Cumhurbaşkanı Gül'ün Kürt sorununun çözümü için Tarihi fırsat dediği ve demokratik adımların atılacağı sinyalini verdiği  ve  Başbakan Erdoğan'ın, uzun süredir kendisiyle görüşmek isteyen DTP yönetimine 29 Mayıs için randevu verdiği bir dönemde bu mayın patlıyor ve görüşmede açılımda yara alıyordu. Belliki Barış istenmiyordu. Savcılık, soruşturma sonunda mayınların güvenlik amacıyla daha önce araziye TSK tarafından yerleştirildiği sonucuna vardığını belirtti. 'Taksirle birden çok kişinin ölümüne sebep olmak suçundan sorumluların cezalandırılması istenirken, suç askeri yargı kapsamında değerlendirildiği için görevsizlik kararı verilerek dosya Genelkurmay Askeri Savcılığı'na gönderildi.
            Şimdi neden tek taraflı kirli bir savaşın içindeyiz yada ‘Askeri Vesayet Rejiminin’ Kürtçülerle Dansı  ne anlama geliyor!?  Bunun için kısa bir tarih turu ile hafızalarımızı tazelememiz gerekiyor.
            Belli Başlı Askeri Darbeler
31 Mart 1325 (Rumi) te vukubulan 31 Mart Vakaası; Ordunun darbe için hazırladığı bir mizansendi. Bu Vakaa’yı yani ‘İrticai Ayaklanmayı’ bastırmak için Selanikten hareket eden Hareket Ordusu Abdulhamiti tahtan indirmiş,ittihat ve terakkinin kesin iktidarı sağlanmıştı.
1960 Darbesi ile Halkın İradesine  düşmanlık üç idamla perçinlendi. Gülünç ve ahlaksız Yassı Ada  trajedisiyle,sivil siyasete; “ayağını denk al!seni iktidara getiren Millette kurtaramaz!” mesajı dramatik bir mesaj verilmiş oldu. Sistem seçkinci askeri ve sivil bürokrasi ile Tüsiat’çı sermayeden oluşan elitist oligarşinin, kim iktidar olursa olsun  egemenliğini değiştiremeyecek şekilde yeniden dizayn edildi. Aksayan yönleri 12 Mart’ta,12 Eylül ve 28 Şubat darbeleri ile tahkim edildi.
12 Eylül 1980 Darbesi; bu darbenin gerekçesi olan  ‘anarşi ve terör’ ortamı,  sağcı ve solcu örgütlerin çatışması,bombalamalar,sukikastlerle her gün 20-30 kişinin ölümü ile sonuçlanan bir dönemde  yapılmış ve 13 Eylül 1980 Cuma gününden itibaren sıfır ölümlü bir dönem başlamıştı. Nede olsa 'Sağ' Özel Harbin denetiminde ve kontrolünde, sol da Mit'in kontrolündeydi. Oysa 12 Eylül Darbesinden yıllar once İktidar tarafından anarşinin yoğun olarak yaşandığı bölgelerde sıkıyönetim ilan edilmiş ve anarşiyle mücadelede yetki Orduya verilmişti Anayasa gereği. Yıllardır sıkıyönetime rağmen Ordu anarşiyle söz de başedememiş ama darbe sabahı ‘şıp’ diye anarşı bitmişti!? Sağ ve sol çatışma ile ‘Vesayet Rejimi’  tahkim edilmiş, daha büyük operasyonlar için anarşi ve teröre göz yumulmuş hatta destek verilmiştir. Bu herkesin malumu bir gerçektir.
12 Eylül darbesi ile  Anayasal bir düzenlemeye gidilerek tam bir gizli/Örtülü askeri rejim tesis edilmiştir. Değişmez bir kural olarak,yeni bir  “öcü” yaratılmalıydı ve Öcalan Kürt muhalefetinin başına getirilerek,Ülke yönetiminde Askerin hep önde insiyatif alma amacı için  gerekçe yaratılmıştır. Nitekim 1983 ten itibaren pkk tehtidi  neredeyse 30 yıldır Türkiyenin demokratikleşmesinin önünde yegane engel olmuş,askeri vesayetinde devamında ve  dikkatlerden kaçırılmasında kamuflaj rolü oynamıştır.
Cumhuriyet Totaliter Karekterlidir.
            1923 Yılında kurulan Cumhuriyet;  dönemin Avrupasında yaygın olan demokrasi karşıtı  totaliter anlayıştan esinlenmiş bir yönetim şekline tekabül etmektedir. Avrupa’daki benzerleri gibi Ulusçu, din karşıtı,baskıcı,tektipçidir. Ki Avrupadaki totaliter ve diktatoryal rejimler,birinci dünya savaşına kadar Avrupayı etkisi altına almış demokrasi ikliminin bu büyük Savaşla  sona ermesi sonucu ve emperyalist duyguların ve ulusçu hareketlerin revaç bulması ile ortaya çıkmıştır. Eğer istenseydi, demokratik bir siyasal rejim elbetteki kurulabilirdi Türkiye’de. Bilinçli bir tercih olarak diktatoryal karekterli bir rejim kurulmuştur. Demokratik bir yapıya sahip Birinci Meclisin tasfiye edilmesi bu hedefi gerçekleştirmeye matuftur. Ayni zaman da ‘Atatürk İlkeleri’ olarak nitelendirilen  ve Chf nın da altı umdeli (Altı Ok) parti tüzüğü, Avrupa’daki faşist partilerin tüzüklerinden birebir devşirilmiştir.[2]
            Özellikle son beş yıl içinde  ne zaman bir demokratikleşmeden,barıştan,özgürlüklerden yana bir adım atılacak olsa demokrasi karşıtı statüko ile pkk işbirliği bir provaksyonun ortalığı toz dumanına çevirdiğini görüyoruz. Şiddetle Kürt Açılımına karşı olan ulusalcı sağcı solcu cevrelerin yapamadığını pkk güdümündeki parti dağdamn inenleri üniformalarıyla mitinglere sürerek başardı! Anayasal düzenlemelere karşı koalisyonda  ‘gerekirse mhp yi destekleyin’ direktifi ile  pkk nın da yer alması,artık oyunun aleni oynandığını göstermektedir.
Bu rejimden bıktığını göstermek için 2002 Yılında Halk; rejimin hapisle,siyaset yasğı ile,mahkeme kararlarıyla tüm gücüyle engellemeye çalıştığı,Recep tayyib Erdoğan’ı iktidara getirdi. Bu kahraman Adam’da  vesayet altına girmeyerek,  Bürokrasi içinde olmasına rağmen Halkın iradesine saygılı askeri ve yargı bürokratlarına  verdiği doğal güven ile Ergnkon,Balyoz  Davaları ile dokunulmaya,yargılanmaya başladılar.Ve bir bir tüm kirli çamaşırlar ve eylemler ortaya çıkmaya başladı. Eğer şu sırada yapılmaya çalılılan Anayasa Değişikleri de gerçekleşirse,Vesayet Rejimi anayasal düzeneklerinden de arındırılmış olacak ve her medeni ülkede olduğu gibi Halkın kendi kendini yönetme hakkı fiiliyata geçecek,fiiliyatta olmayan Cumhuriyet Rejimi yeniden tesis edilmiş olacaktır.
            Gelelim 7 askerin  kendi birliği tarafından döşenen mayın tarafından katledilmesine. Bu vahim olay,son 10 yılda Bölgede  vukubulmuş ve sonradan pkk tarafından icra edilmemiş olduğu anlaşılan onlarca yüksek zayiatlı olaylardan biridir. Yada büyük ihmaller sonucu adeta pkk ya yem yapılmış onlarca  karakol baskınlarındaki gibi. Ki her biri önemli adımların atılasına sayılı günler kala icra edilmiş eylemlerdir.
           
Dehşet verici olan tuğ general ve tüm general arasındaki konuşmalardır. Bu konuşmalardaki dehşet; 7 askerin kaybı karşısında tüm generalin; ‘Hiçbir sıkıntı yok bak hiçbir sıkıntı yok. Biz aynen planladığımızı uygularız. Hiç önemli değil. Kahrolacak bir şey yok!’  demesidir. Nitekim “kahrolduğunu” söyleyen yüksek rütbeli  subayda,bu olayı pkk zayiatı olarak göstermek için  kotarılan bir mizansenin parçası haline geliyordu:Pkk nın döşediği mayının patlaması sonucunda 7 asker şehit olmuştur.!”  Halkın çocukları ölür askeri vesayet rejimi yaşar.Gerisi hiç önemli değildir. Vatan mevzubahis olduğunda gerisi teferruattır ideolojisi işte tam da bu Olaya tekabül etmektedir.
           
Bu nedenle tek taraflı kirli bir savaştan bahsediyoruz. Bu gerçektende tek taraflı icra edilen kirli bir savaştır.Öcalan’ın İmralı’dan verdiği talimat  ‘Kürt Açılımına red’ mesajıdır. Demokratikleşme ve son Anayasa paketine İmralı  chp ve mhp gibi şiddetle karşı olduğunu bildirmiştir.Artık kürtçülerle türkçüler,Barış ve Demokrasiye karşı  aleni olarak ittifak etmektedir.
Bu nedenle; yegane çözüm ve kurtuluş için diyoruz ki; tam demokrasi,hukuk devleti ve Barış. Hemde geç olmadan, acilen!


[1] Askeri vesayet rejimi.
[2]  Yanlış Cumhuriyet, Sevan Nişanyan, Kırmızı Yayınları.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bangladeş Dosyası