İslam ve Demokrasi

      Hilafet ve demokrasiyi 
bir araya getirmek mümkün müdür?





           İslam  Hilafetinin temelinde, Halifeye Beyat konusunun olduğunu biliyoruz. Halifenin meşruiyeti, adaleti gözetmesine ve  Halkın Onayına bağlı olduğu da bilinmektedir. Fakat tek başına ‘Beyat’  Halifenin liyakatlı,adaletli ve halkın iradesine saygılı  olmasına yetmemiş olduğuda bir gerçektir. İslam'ın yönetim anlayışı ve şekli noktasındaki sorun; İslam siyaset bilimine konu esaslar ve ilkelerin  toplumsal pratiğe aktarılmasında toplumda insan ı kamil bağlamındaki zaafiyet ve yetersizliktir. Buna bir de İslamsiyasasının; tarihi olanla dini olanın birbirine karışmış,fluğlaşmalar nedeniyle doğru il yanlışın birbirine karışması eklenince; krallıklar,despotizmler, istibdatlar İslami bir hüviyet kazanabilmiştir. Oysa islam tüm bunlardan beridir. İslam insanlar arasında adaletle hükmetmeyi, kıstı  yani eşitliği  ve özgürlüğü emretmektedir.Bu şu anlama gelmektedir: Toplumda  mülkiyete dayalı bir sınıflaşma, kutuplaşma, menfaat çelişkisi olmamalıdır. Kardeşlik esastır.Kuran birçok yerde bu ilkeleri vazetmiştir. Davut,Süleyman  as anlatımlarında, Firavn, karun eleştirilerinde bunu görmekteyiz.Müstebit , istibdat, totaliter yönetimler asla  islamla bağdaşmaz ve yönetim anlayışı olarak İslamdan uzak yöntemlerdir. O halde islam'ın yönetim anlayışı hala hazırda, dünyada hangi yönetim analayışı ve şekliyle uyum içindedir? Bu soruya bir şekilde cevap verilmelidir. Türkiye'de demokrasiden uzak olarak addedilen askeri vesayet rejiminde bile "islamcı" gelenekten gelen  siyasilerin başbakan ve cumhurbaşkanı olabilmeleri, demokrasinin halk iradesini garanti ediyor olmasındandır. Fakat hiçbi,r demokratik ülkede halkın seçtiği yönetimin rejim değişikliği yaptığına  dair bir tecrübe yaşanmamıştır. İslam, toplumsal dinamikleri ve toplumsal barışı tanıyan ve önem veren bir dindir. Zorlaştırmak değil kolaylaştırmak esastır.  İç çatışma,parçalanma ve bölünme söz konusu olacaksa uzlaşı ve fedakarlık İslamın yöntemidir. Batıdaki demokrasi uygulamasına karşı tepkisel yaklaşımlar Bizi demokrasinin evrensel değerlerini redde sürüklememelidir. Zira bu değerler son yüzyılda Batıda neşet etmiş olsada, insanlığın ortak değerleridir.İbni Rüşt Felsefenin Eflatunun aksine evrensel bir ilim olduğunu ileri sürmektedir. Farabi Felsefenin yunanlılara ait değil, Irak Kıldanileri arasında neşet ettiğini ve geliştiğini oradan  Mısır'a ve Yunan'a sonra  Süryanilere, ve Araplara  geçmek suretiyle bir göç yolu izlediğini anlatmaktadır. Demokrasinin temelinde işte bu felsefenin  önemli katkılarının olduğunu hatırlamak gerekir. Dolayısıyla Batının sufli ahlakı ve yaşam tarzına karşı  olan tepkisel toptancılık İslamcı düşünceyi bizatihi İslamın da karşı olduğu baskıcı,otoriter, istibdatçı, zorba yönetim anlayışına yaklaştırmamalıdır. İslamcı Düşünce; birey hakları,özgürlükler, insan hakları , örgütlenme hakkı, ifade özgürlüğü, temsil hakkı v.b   konuları İslamın koruyucu, gözetici ilke ve prensibleri ile meczedebilmeliyiz.Ki bu değerler bizatihi İslamın garanti altına aldığı değerlerdir.Örneğin muhalefet özgürlüğü 'İslamın emri bil ma'ruf, nehyi anil münker' vecibesi içinde mütalaa edilebilir. Ki bu İslamın her hal şartta garanti altına aldığı bir değerdir. Batının anarşist, erdemsiz, süfli, dejenere eden demokrasi uygulamasının karşısına erdemli, ilkeli, insani, adaleti ve kıstı ayakta tutan İslam Demokrasisini inşaa edebilmeliyiz. Bunun referansları hem Kur'an da hem sünnette ve hemde tarihi tecrübelerimizde mevcuttur.
               Demokrasi; İktidarın Halk iradesi ile seçilmesine, denetiminin başta muhalefet ile yapılmasına, hukukun üstünlüğüne dayalı bir siyasal rejimdir ve bu kazanımları bizatihi İslamın toplum hayatı için hedeflediği sonuçlardır. Nasılsanız öyle yönetilirsiniz. Yani her toplum layık olduğu tarzda yöntilir. Allah yönetimin keyfiyet ve kalitesini toplumun bizatihi kendi durumunun  belirleyeceği hükmünü adeta proğramlamıştır. Gerçektende  cahil toplumların yönetim şekli, kaba, gaddar, sert, baskıcı ve adaletsiz iken  kültürlü toplumların yönetimleri  daha adil, şefkatli, yumuşak ve özgür karakterlidir.  'Rasulullah ta sizler için en güzel örneklik vardır'  uyarısı ile ' eğer sert ve haşin olsaydın etrafından dağılır giderlerdi!' ikazı bize  göstermektedir ki; Rasulullah'ın yönetim  anlayışı meşrudur ve örnektir, dışındaki anlayışların ise Bizim için bir örnekliği yoktur ve islami yönetim yumuşak, sevgi ve şevkat üzere, özgür, adil olmak zorundadır. Unutulmamalı ki insanlar ya dinde kardeştirler yada Adem ve Havva'dan beşer olarak kardeştirler. Dinde zorlama olmaması, dünya görüşünü, yaşam felsefesini ve hayat tarzının her tezahürünü içine alır. Rasulullah gibi davranmak inanan ve inanmayanları Darusselam'ın şefkatli kucağında barındırmak ve inançları ne olursa olsun toplumun/Nas'ın;' bu yönetimin alternetifi yoktur eğer bir zaafa uğrarsa felaket olur!' düşüncesine kavuşturulması gerekmektedir. Akis durumda Halk kendi iradesiyle layık olduğu yönetim şeklini seçecektir ki bu da İslam'ın rıza gösterdiği bir seçenektir. Zira dinde zorlama yoktur ve her toplum çoğunluğun layık olduğu tarzla yönetilir bu anlama gelmektedir. Eğer yönetimdeki müslümanlar toplumu; şefkatli,adil, eşit, mutlu ve mesut olmayı sağlayamıyorsa; siyasi irdidattan sorumludurlar zaten Halkı İslamdan soğutmak başlı başına bir cinayettir.Böyle bir cinayeti işleyen bir yönetim şeklinin de İslam Nizamı olarak isimlendirilmesinin bir anlamıda yoktur. Özgür bir ortamın yaratılması ve tebliğ,irşad ve münazaranın özgür bir vasatta ceryanı esastır. Zorlama ve şiddet İslamın reddettiği yöntemlerdir. İslam Devlet anlayışı, halka karşı müşfik bir babanın evladlarına karşı olan yaklaşımını öngörür.
             Öte yandan,Kırallıkla Demokrasi bir araya gelebiliyorsa hele de en özgün modeli İngilterede bu olabiliyorsa; İslam Halifeliğinin demokrasi ile bir araya gelmesi daha kolay, gerekli ve uyumludur.İslam’ın ‘Nasılsanız öyle yönetilirsiniz!’ ‘Dinde zorlama yoktur’ ‘Bir kavim nefsindekini değiştirmeden  Allah halini değiştirmez!’  toplumsal yasaları ile Barış, Özgürlük, adalet ve eşitlik (Kıst)  ilkeleri, Demokrasinin; çoğulculuk,hukukun üstünlüğü, Halk iradesi, kamuoyu, adalet, eşitlik,sosyal devlet v.b. konulardaki tecrübe ve kazanımları  bir araya getirildiğinde, Müslüman Halkların istibdat ve totaliter rejimleri ile yönetilmesi değil, demokrasi ile yönetilmesinin daha gerçekçi, daha dini ve daha insani olduğu anlaşılacaktır. Hali hazırda İslam Ülkelerindeki tecrübe; demokrasi ve Totaliterim dışında bir üçüncü seçenek ortaya çıkartabilmiş değil. Demokrasiye karşı çekincesi olanların asırlar boyunca totaliterizm ve despotizmden arınmış ve ayrışmış bir siyasal toplumsal modeli ortaya koyabilmiş olmalarıda söz konusu değil. Ortaya koyulacak olanında Totaliterizme değil Demokrasiye daha yakın olacağı da kesindir.


            Devlet , Toplum ve Birey;Bir Değerlendirme
     

      Toplum üç sınıftan oluşur;Cumhur, Halk ve Burhan ehli aydınlar. İdeal devlet erdemi teşvik eder ve mükafatlandırır.Erdemsizliği mahkum eder. Eğitim ve öğretimle erdemli insan yetiştirme hedeflenir. İfsad edici hiçbir şeye devletin müşvik eliyle müsaade edilmez. Toplum ifsadı mahkum eder.Olan aşağılanır. Eflatun erdemli devletin,bilge,cesur,adil,ölçülü olduğunu söyler. İbni Rüşt, iffeti;yiyecek ve içecekte,cinsel arzularda ölçülü olmak olarak tanımlar. Ölçülü ve mutedil olmaktır esas olan. Bu açıdan israf ve lüks ölçüsüzlüğü , itidalsizliği gösteriri ve iffetsizlik olarak nitelendirilir.
      Erdem,bilgi,burhan toplumsal bir yaşamda nesillerin  zaman boyunca elde ettiği toplam hasıladır. İnsanlığın yönetim felsefesi konusundaki birikimi hikmettir ve nerede bulunursa alınmalıdır. İbni Rüşd ve Farabi; insan sadedinin ideal erdemli devlet  vasatında yani toplumsal hayatında söz konusu olabileceğini ileri sürerler. Siyaset felsefesi ve ideal devlet toplumsal sadedi  meydana getirir. Despotik ve istibdat devletleri ise toplumsal mutsuzluğu, korkuyu, yozlaşmaya, çürümeye neden olur. Toplumsal hayatın varlığı daha çok ekonomik  ihtiyaç ve gerekliliklere dayalıdır. Yiyecek,giyecek,barınma, üretim, tüketim, bölüşüm ve bunlar için işbölümü vazgeçilemez konulardır. Hukuk ve adalet; tüm bu toplumsal vasatta yürütülen sosyal,ekonomik ve siyasi faaliyetlerin eşit,adil, hakkaniyetli bir şekilde yürümesini ve gerçekleşmesini sağlar.

            “İslam” ve “Demokrasi” birbiriyle Çelişirmi?



            Hangi İslamla  demokrasi çelişmektedir. Günümüzde uygulanan İslam; Mülkiyet ve servet  konusunda olsun yönetim anlayışı yani siyaset anlayışında  yada meşruiyet anlayışında  Vahyi ölçülerin ve Nebevi Sünnetin  dışına çıkmıştır. Böyle bir 'İslam' ile tabii olarak demokrasinin çatıştığından bahsedilebilinir. Hele de Müslümanların demokrasiden daha kamil bir yönetim pratiği ortaya koyamadığı bir vasatta! Yada insan hakları ihlallerinden dolayı yada  işsizlik ve sefalet nedeniyle;  İslam Ülkelerinden Batılı Ülkelere kitlesel kaçak göç yaşandığı, kitlesel siyasi sığınmaların gözlendiği bir ortamda 'demokrasi İslamla bağdaşmaz' demek İslamı mahkum etmek anlamına gelmektedir. İslam siyaset bilimi açısından Darus Selam öngörürü. Selam Yurdu! Başı sıkışanın Hicret ettiği,sığındığı bir Yurd. İslamın öngördüğü Daus Selam'ı oluşturmadan Demokrasinin İslamla bağdaşmadığını iddia etmek abestir!  Demokrasi denilince; Batı’daki tüm olumsuz gelişmeler, insanlar arası ilişkilerden tutunda, ahlaki ve cinsel sapmalara kadar her türlü çirkinlikler akla gelmektedir ve Demokrasiye mal edilmektedir. Oysa bu ‘Bizim’ taraftaki yanlış algıdır ve bu sapmaların ve çirkinliklerin tamamına yakını ve hatta yer yer daha beterleri totaliter yönetimlerde fazlasıyla bulunmaktadır. Söz konusu Çirkinlikler; Modernizmle alakalıdır ve doğru bir tahlil ve analiz için modernizmle demokrasiyi birbirinden ayırmamız gerekmektedir. Demokrasi; Halkın kendini yönetmesidir. Çoğulcu Demokrasi: Yönetme hakkı çoğunluğu elinde bulunduran iktidarındır. Demokrasi Birey haklarını tanır. Bireye seçme ve seçilme hakkını verir.  Ülke yönetimi belli aralıklarla yapılan genel seçimlerle belirlenen, halkın tercih ettiği vekillerden oluşan Millet Meclisi tarafından yönetilir. Meclis Halk adına yasama ve yürütmeyi Halk adına kullanır. Özellikleri: Siyasi çoğunluk, Temsil, Seçim, Çoğunluğun yönetme hakkı, Muhalefet etme hakkı, Özgürlük,Temel hak ve özgürlükleri korunması, Eşitlik. Demokrasinin genel esasları bunlardır ve hiçbiri İslam’ın reddettiği şeyler değildir.

İslam kaynağı Vahiy yani Kur’an  ve sahih sünnet olan bir dindir. Demokrasi ise özellikle hristiyan toplumların tarihi tecrübelerinden ve entelektüel düşüncenin ortaklaşa ortaya çıkarttığı siyasi toplumsal bir sistemdir. İnanlığın ortak fıtri aklı birey ve toplum hakları ile halk ve yönetim ilişkisini doğruya en yakın bir şekilde tanımlamaya çalışmıştır. Halka vahyedilmiş kendini bile dikte etmeyen bir din olan İslam ile tarhi süreç içinde totaliter ve istibdata yönelmiş pratiği/geleneği birbirinden ayırmamız ,İslama karşı en azından bir kadirşinaslık olacaktır. ‘Halifeye yada İmam’a itaat Allah’a itaattir’ anlayışı elbette demokrasi ile taban tabana zıttır. Ama böyle bir anlayış İslam’la da bağdaşmadığı ve hatta İslam’ın reddettiği zulum ve bağnazlıklara sebebiyet verdiği tarihi tecrübeyle sabittir.

 


          Halka Tahakkümde İstismarda, Gayri Meşrudur!


         İslam Münevveri ve siyaset bilimcisi; Vahiy ve Sünnet çerçevesinde insanlığın kadim yönetim tecrübesinden de istifade ederek özgün İslam Yönetim tarzını ortaya koymalıdır. Ucuz ve sıradan, bilim dışı hamaset ve slogana dayalı bir söylemle ortaya koyulan ‘demokrasi ve İslam birbirleriyle bağdaşmaz’  tezi karşısında ‘hangi İslam’ sorusu sorulmalıdır. İslam adıyla bu güne kadar taşınmış saltanatçı,baskıcı bir yönetim anlayışının İslamla bir ilgisinin olmadığı ortaya koyulmalıdır. Adalet ve şuraya  büyük bir yer veren İslam; Nas’ın yani Halkın; Rabbi,Meliki ve İlahı Allah’tır  hükmü ile Allah tarafından korunma altına alınmışken, Nas’a nasıl meliklik,ilahlık ve rablikte bulunulabilinir. Din adına Halka baskı da  moderniz adına istismar ve istihmar da batıldır ve ifrat ve tefrittir.

Demokrasi; Halkın kendini yönetmesidir. Çoğulcu Demokrasi: Yönetme hakkı çoğunluğu elinde bulunduran iktidarındır. Demokrasi Birey haklarını tanır. Bireye seçme ve seçilme hakkını verir.  Ülke yönetimi belli aralıklarla yapılan genel seçimlerle belirlenen, halkın tercih ettiği vekillerden oluşan Millet Meclisi tarafından yönetilir. Meclis Halk adına yasama ve yürütmeyi Halk adına kullanır. Özellikleri: Siyasi çoğunluk, Temsil, Seçim, Çoğunluğun yönetme hakkı, Muhalefet etme hakkı, Özgürlük,Temel hak ve özgürlükleri korunması, Eşitlik. Bunlar İnsanlığın ortak kazanımıdır. Ortak aklın ve insanlık tarihinin  ortak tecrübesidir. Merhum Mehmet Akif Ersoy neredeyse bir asır önce Avrupa seyahatinden dönüşünde dostlarına izlenimlerini anlatırken söylediği;"Onların hayatları dinimiz gibi, dinleri bizim hayatımız gibi!" benzetmesi tamda anlatmak istediğimiz konudur. İslam ülkelerine kara bir kabus gibi çöreklenmiş diktatörlükler ve istibdat rejimleri; müslümanlara egemen olmuş meskenetin ve zilletin  yegane sebebidir. Batılı toplumların özgürlüğü, eğitimi ve özgüveni karşısında; üçüncü dünyanın istibdat rejimleri altında özgüvenlerini yitirmiş, meskenet bataklığına saplanmış toplumların hiçbir şansı olamaz.
Halkı müslüman olan ülkelerin kurtuluşu; İslama yönelerek başlarındaki despotik ve istibdat rejimlerden kurtulmalarına bağlıdır. Böylece  medeni dünyada kendilerine bir yer edinecekler, İslamın ideal  Tevhidi dünya görüşü ile müslümanların hayat tarzı arasındaki bu günkü devasa fark ortadan kaldırılmış olacaktır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bangladeş Dosyası