Ordunun Darbe Takıntısı!

Atilla Morçol

Ordunun Darbe Takıntısı!

Ordunun “Darbe” takıntısı; basit bir takıntı,yada gençlik tutkusu cinsinden bir olgu değildir. Ülkenin toplumsal yapısı üzerindeki hakimiyetinin,yani askeri iradenin devlet ve toplum üzerindeki belirleyiciliğinin korunması endişesinden kaynaklanmaktadır.

Ordu yönetim kademesinin; 2002 Yılından 2009 Yılına kadar, açığa çıkmış “Sarıkız”,”Ay Işığı”, “Kafes Planı” , “Balyoz Harekatı” isimleriyle anılan darbe planları ile , Halkın %35-47 desteğine sahip Siyasi İktidarı devirme amacından hiç vazgeçmediğini ve geçmeyeceğini açıkça anlamış bulunmaktayız. Bu seçkinci zevat; demokrasi ve hukuk devleti karşıtlığı ile tipik bir Irak,Suriye ve Mısır Baasçı ideolojisi ile kendi mensupları ve yandaşları için müreffeh bir yaşam arzularken, geniş halk kitleleri için baskı, dayatma, vesayet ve sefaleti uygun görmektedir. Makyajlı bir demokrasi oyunu içinde, sözde demokrasi, sözde hukuk devleti, sözde çağdaşlık sloganları ile, artık örnek aldıkları Batı’da bile 1945 te tüm izleri silinmiş faşizmin özlemciliğini hala devam ettirme cüretini kendilerinde görebilmektedirler. 1920 ler Avrupasının otoriter faşist partilerinin proğramlarından devşirilen parti proğramıyla övünen bir ana muhalefetin olduğu bir siyasi vasatın, ne kadar demokrasi olduğu ortadadır.

Darbe planlarının en ince teferruatına kadar ortalığa saçıldığı bir vasatta;hala daha Ordu içinde bir tasfiyeye gidilmemiş olması büyük bir handigap ve skandaldır. Bu durum medeni ülkelerden ne kadar geri olduğumuzu ortaya koymaktadır. Batı’da “darbe” yapmayı düşünmek bile yüz kızartıcı büyük bir suç olarak görülmektedir. Batı Medeniyetinde Kamu oyu baskısına hiçbir hükümet ve askeri bürokrasi dayanamaz ve derhal bu adi suçu işleyenler tasfiye edilir ve yargı önüne çıkartılırlardı. Bu gerçek karşısında asker bırakın darbe yapmayı, sivilleri ilgilendiren konularda konuşması bile ahlaki bulunmamaktadır. O nedenle, Avrupa’da bir genel kurmay başkanı,hiyerarşik olarak protokolde her hangi bir genel müdürden farksız konumdadır.

Hükümetin ve Parlementonun demokratikleşleşme sürecini hızlı ve etkili bir şekilde sonuca bağlaması hayati ehemmiyete haizdir. Hükümetin Muhalefetle uzlaşma gibi bir lüksü bulunmamaktadır. Zira muhalefetin demokrasi endişesi olmadığı malumdur. O halde tüm engellemeler,özellikle yargı bürokrasisinin engellemeleri,Referandum ile yani Halkın hakemliği ile aşılmalı demokratik bir anayasa ve buna bağlı askeri ve yargı alanındaki gerekli düzenlemeler acilen yapılmalıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bangladeş Dosyası