04 Ağustos 2010  Demokratik Devrimi.

                Evet! Muazzam bir değişim ve dönüşüm yaşıyoruz.Bir Halk Devrimiyle söz konusu olabilecek köklü değişiklikler, masa başında çatır çatır mücadele ile psikolojik harbin en  güzel örnekleriyle  gerçekleştiriliyor. Recep Tayyib Erdoğan ve Abdullah Gül  ikilis bu işi iyi biliyorlar. Erdoğan'ın  cesareti, inatçılığı ve gözü karalığı ile Gül'ün medeni cesareti ve hikmetli tavrı  birleşince neredeyse 100 yıllık "askeri teamül"  rejimi yıkıldı. Darbe sanığı 11 General terfi ettirilmedi, General Iğsız tasfiye edildi. Bu ne anlama geliyor!? Şu anlama geliyor ki artık Ordu içindeki atama,terfi ve tayinler sivil idarenin kontrolünde, disiplin ve hukuk dahilinde, ehliyet ve liyakat ölçülerinde yapılacaktır. Yani? Ordunun keyfiliği, siyaset karşısındaki vesayeti sonlanmış olmaktadır. Artık bundan sonra hele de Anayasal değişikliklerin yapılması durumunda  Asker; işi olmayan konulara yani siyasete, sivil konular üzerinde görüş bildirmeye bile cesaret edemeyecektir. Hukuk Ordu karşısında rüştünü ıspatladı! Siyasette öyle. Daha dün "28 Şubat  1000 yıl sürecek!" diyerek  İlahlık taslayan Generalin arkadaşları İstanbul,Ankara ve İzmirdeki Ordu evlerinde 'Hapis' dışarı çıkamıyorlar. Suçlular ve hesap vermek için haklarında tutuklama emri var! Bu günler cesaret günüdür! Her an karşı darbe söz konusu olabilir ve Ordu çok iyi bildiği bir Darbe girişimindede bulunabilir. Ancak unutulmamalı ki hiç bir Darbeden sonra askeri Bürokrasi  güc kazanmamış ve hep karizmasını çizdirerek güç kaybetmiştir. Artık bundan sonra geriye dönüş asla olmayacaktır. Cunta karşısında  aydınlar  ve halk sus-pus asla olmayacak Arjantin'de, Şili'de, Ispanya'da olduğu gibi Cuntayı kitlesel hareketlerle sokaklarda,meydanlarda mahkum edecektir.
             Chp ve mhp liderlerinin  Olaya ilişkin yorumları ise bu iki statükocu  zihniyetin tam da "askeri vesayetten" yana olduklarının hatta askeri vesyat rejiminin parlemento ayağını oluşturduklarını göstermektedir. Hükümetin askerin terfi ve atama işlerine karışmamasını isteyen bu zevat; siyasetin Anayasal haklarını kullanmasını  değil  " askeri teamül" ün uygulanmasını istemesi  tam bir siyasi garabet örneği teşkil etmektedir. Böylece bu iki partinin asker kuklası olduğu hiçbir yoruma mahal bırakmayacak derecede ortaya çıkmıştır.
               Jandarma Komutanı Atilla Işık, KKK na düşünülürken  dün (05.08.2010) öğle saatlerinde istifa ettiğini açıkladı. Başbuğ ve diğer kuvvet komutanlarının  sabaha kadar süren baskı toplantısında Atilla Işık'ın istifa ettiği, kulağı delik çevrelerin anlattığı iddia. Şu an itibariyle  Asker durumunu düzeltmeye çabalıyor. AMa ne yapsa boşuna. En radikal  siyaset düşmanı biride genel kurmay başkanı olsa bu saatten sonra 'askeri vesayet rejimin' devam ettirilmesi olası değil. Deniz Baykal ve Kılıçdaroğlunun aptalca "Sivil darbe' den bahsetmeleri komik bir mugalatadan öte anlam taşımıyor. Evet bir kriz yaşanıyor ama bu Türkiyenin demokratikleşmesi, 'askeri teamüller' karşısında anayasal düzenin zaferi anlamına geliyor.
              Bu gün 07 Ağustos 2010 Genel Kurmay Başkanlığı ve  KKK için  bir aday üzerinde Cumhurbaşkanının onayının alındığı haberi Başbakanlıktan geldi. Mhp lideri meydanlarda bu konuyu faşist bir bakış açısıoyla istismar ediyor. Ve başbakanı yüce divana göndermekle  tehdit ediyor. Haddini aştığının farkında değil!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bangladeş Dosyası